KİMLİĞİN BELİRLENMESİNDE ANADİLİN ÖNEMİ!
ÖZET
Her dil, bir kişiliktir. Her dil, bir kültür birikimidir. Her dil tarihsel yapılanmadır. Zaza dili de, yeryüzündeki tüm diğer diller gibi bu özellikleri bünyesinde taşımaktadır.
Zaza dili üzerindeki yüzyılların asimilasyonu; imparatorlukların, baskının ve işkencenin fırtınası Zaza dilini yok etmede başarı gösterememiştir. Buna sebep, Zaza dilinin anneden çocuğa, çocuktan kendi nesline yani nesilden nesile ninnilerle, şarkılarla ve de kahramanlık destanlarıyla aktarılmasındandır. Tabii bu saydıklarıma aşiret zincirinin, yapılanmasının ve kültürünün büyük rolünü hatırlatmadan da edemeyeceğim. Aşiret kültürünün oynadığı büyük rolü unutmamak gerekir. Her ne kadar aşiret yapılanmasına bilimsel olarak karşı olsam da, Zaza aşiret örgütlenmesine neler borçlu olduğumuzu söylemeden de edemeyeceğim.
Zazaların tarihte yaşadığı tüm faciaların yüzde ellisini bile yaşamayan bazı toplumsal grupların tarihten nasıl silinip yok olduklarını hepimiz bilmekteyiz. Afrika’da, Latin Amerika’da, Kafkasya’da ve hatta Avrupa’da bir çok dilin tarihten silinip yok olduğunu bilmekteyiz ve tarih kitapları bunu yazmaktadır. Bunun sebebi nedir acaba? Bu soruya yanıt verebiliyorsak, nedenini açıklayabiliyorsak ve de asimlasyonun bazı yerlerde üstün gelemediğine yanıt bulabiliyorsak; Zazaca’nın neden tüm felaketlere, bir dağın yamacı gibi göğüs gerdiğini de anlamış olacağız.
Ben bu felaketlerin neden bertaraf edildiğini biliyorum. Bu anadile olan sevgiden, anadile olan bağlılıktan ve anadilin ‘ana’ olmasından kaynaklanıyor. Bu
* Yayıncı-yazar-gazeteci, faruk@iremet.se
anaya olan saygıdan kaynaklanıyor. Zazalar her ne kadar babaerkil (ataerkil) bir toplum olsalar da, dil, gelenek ve kültür anaların ninnileriyle nesilden nesile ulaşmıştır. Bu analarımızın bize sunduğu, aktardığı ve temel kıldığı ulusal duygulardır. Bu zenginliğimizin ana kaynağıdır. Hiçbir uzman, yazar ve dilbilimci ben bu dili yarattım demesin. Zaza dilinin ana kaynağı hâlâ bizim yaşlılarımızdır. Zazaca dilinden başka dil bilmeyenlerimizdir. Kimse okul sıralarında anadilimiz olan Zazaca’yı öğrenmedi. Asimilasyona uğramış bizler, dilimizi sonradan öğrenmek için yola çıktık. Yazım dili yaratmak için yola çıktık. Dilimiz Zazaca’nın grameri var. Dilimiz Zazaca’nın dil düzeni var. Ama yazılmamış. Zazaca’yı yazım diline dönüştürme uğraşılarımız onu yarattığımız anlamına gelmemelidir. Bir insan bir dilin uzmanı olabilir, ama onun yaratanı değildir. Bunu anlamak gerekir. Biz ancak ve ancak dilimizin emekçileri ve ressamları olabiliriz. Zazaca’yı yazarak, siyasi olarak ve de dilbilimci olarak savunanlar dilimizin efendileri değil ancak ve ancak dilimizin hizmetçileri olabilirler.
Ana rahmine düşen her cenin, anasının sesiyle, sohbetiyle ve mırıldandıklarıyla dilini yaratır. Ataerkil toplumlarda kadına ayrılan yer eğer ev ise, orada en az altı-yedi yıl bir çocuk anasının dediklerini beynin hafıza kartına kayıt ediyorsa kendisini ifade etme kapasitesinin vitaminini de oradan alıyordur. Çocuğun dilinin temeli kreş görevi gören ebeveynlerinin yuvasıdır. Besinini de oradan alır. Yani anasından ve ninelerinden. Zaten bir dile anadil denmesinin de herhalde sebebi bu...
Ben dilimi ve kendimi ifade etme özelliğini anama borçluyum. Şiirlerimin, yazdıklarımın ve insanlarla olan ilişkilerimin ana kaynağı da o. Ben anadilimi seviyorum. Onunla dinlemeyi, onunla gülmeyi ve hatta onunla birini öpmeyi çok seviyorum. Anadilimi iyi bilmem çok kültürlülüğümün, çok dilliliğimin ve aşırı hümanist olmamın da ana kaynağıdır.
GİRİŞ
Zaza dilinin bünyesinde kültürümüzü yaşamaya, yaşatmaya ve gelecek nesillerin ruhunda yaşatıp yaşatmamaya bizler karar veriyoruz. Bu tercihi biz yapıyoruz.
Zazaca Türkçe değildir. Bunun dilbilimsel açıklaması var. Bu farklılık hem Avrupa dillerine hem Türkçe’ye politik açıdan bakmayan Türk dilbilimcileri tarafından da bilinmekte. Türkiye üniversitelerinde, Türkçe’nin Ural-Altay dil grubundan olduğu savunulmakta ve eğitimde bu gösterilmektedir. Şimdiye kadar Türkçe’nin Hint-Avrupa grubundan olduğunu savunan hiçbir Türk dilbilimcisini ve uzmanını görmedim.
I. Uluslararası Zaza Dili Sempozyumu 371
Kürtçe’ye gelince, Zazaca’nın Kürtçe’yle olan yakınlığı Hint-Avrupa dil grubundan olmasından kaynaklanıyor. Kürtçe ile olan benzerliği de budur. Zazaca’nın Kürtçe’yle olan akrabalığı, Hint-Avrupa dil grubunun İrani dil dalında bulunan 40 dille olan akrabalığıdır. Zazaca’nın Kürtçe’nin bir lehçesi olduğu iddiası da, artık dilbilimsel olarak çürütülmüştür. Bu tez artık tamamıyla tarihe karışmıştır. Kürt siyaset çevresinde bunun ancak duygusal fırtınası yaşanmaktadır. Gerçi, bilge Kürt aydın çevresi de artık lehçe tezini geride bırakmış ve siyasi çalışmaları için yeni ve ortak çözümler bulma çabası içindeler. Bu çözüm arama da kendini Kürt gören, Zaza/Dımli kökenli kesim tarafından yapılmaktadır. Bu kesimin amacı farklı. Dil konusunda, taraflı da olsalar, güzel çalışmalar sergilemekteler. Yazdıklarında her ne kadar Kürtçe kelimeleri ödünç alsalar da, yaşattıkları sevda bir dil yaratmaktır. Ama bu çalışmanın faturası Zaza kimliği için çok pahalı ve lüks. Bu fatura, Zaza kimliğinin asimilasyonuyla ve Zazaların ulusal kimlikten mahrum edilmesiyle ödenmekte.
Her ne hikmetse, Zazalara siyasi ve kültürel arenada söz sahibi olma ve kendi kimliğiyle yer alma şansı doğduğunda, Kürt milliyetçi kanadının, Zazalar hakkında anti propaganda ve muhalefet yaratma aktiviteleri de hızlanıyor. Bunu yaparken, ardına kuyruklaşmış Türk solunu da almayı unutmuyor. Kürt hareketi için ömrünü adamış Türk asıllı sosyolog İsmail Beşikçi bile Zaza aydınlarına saldırmayı unutmadı ve bunu bir görev saydı. İsmail Beşikçi’ye yazdığım ‘’Açık Mektubum’’ sitemde mevcuttur. Bu konuda sanki Zazalar uluslararası emperyalist ve askeri bir güçmüşler gibi. Zazalar hakkındaki anti propaganda ne zaman başlıyor biliyor musunuz? Zazalara kendini ifade etme şansı doğduğunda veya bazı kültürel şanslar tanınacağı sohbeti yapıldığında milliyetçilik hortlamakta.
AKP’nin ‘’açılım’’ adıyla attığı adımda Zazalar anılmadığı için, buna içerlenen (haklı olarak) Zaza kökenli Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, “Açılımda Zazalar yok” ifadesini kulandı, kullanmaz olaydı Kürt milliyetçi sitelerinde kopan yaygara, saldırı kampanyasının haddi hesabı yok. Buna bir de Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gıyasettin Baydaş’ın: “Zazaca’yı da korumak ve yaşatmak istiyorsak, Zazaca konuşmayı teşvik edeceğiz” demesi ve ardından Bingöl Üniversitesi tarafından 13 Mayıs 2011 tarihinde düzenlenecek olan ‘’Zazaca Sempozyumu’’ basına açıklamasıyla birlikte Sayın Prof. Dr. Gıyasettin Baydaş da Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz gibi sözlü ve yazılı saldırılara maruz kaldı. Sendikalardan, sol görüşlü köşe yazarlarına, Kürt milliyetçilerinden Kürt bilim adamlarına kadar ağzına geleni kimse sakınmadı. Zazaları MİT’likle ve devleti de Kürtleri bölmekle suçlayan bu ‘akıllı’ aydınlar Güneydoğu’da açılan onlarca Kürt radyo ve TV’nin nasıl açıldığını, biz bilmeyenlere anlatırlarsa seviniriz. Birde devlet kanalı olan TRT-Şeş’in (altı’nın) ne anlama geldiğini de bize açıklarlarsa hem ufkumuz açılır, hem de zihnimiz zenginleşir ve buna sevinmiş oluruz.
Zazalar bir şeye sahip olmadan, ihanetle suçlanıyorlar. İhaneti olan kim sizce? Devlet kanalıyla beslenenler mi? Yoksa hiçbir kanal ve radyoya sahip olmayan
Zazalar mı? Sizce Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’a ve Bingöl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gıyasettin Baydaş’a karşı yapılan sözlü ve yazılı saldırılar haksızlık değil mi? Meclis’te yapılan Kürt tartışmalarına (savunma maksatlı), Kürtleri savunan gazetelere ve resmi askeri elbiseleriyle Kürt açılımını savunan askeri yetkilileri de eklersek sohbetimiz ve yazacaklarımız uzun süreceğe benzer.
MİT’lik aranacaksa doğru adreste aranmalıdır. Bölücülük, Zazaların güçsüz, örgütsüz, kendini savunmayan cılız kültürel isteklerinde aranmamalıdır!
Lehçe ve dil konusunda, kitabım ‘Zonê Ma Zazaki, Dilimiz Zazaca’da, herkesi gülümsetecek ve düşündürecek bazı fikirlerimi espri niyetli kaleme almıştım. Buraya aktarıyorum:
- “Dil: Devleti, bayrağı (veya vardır ama; resmi değildir) ve askeri olan halkların kullandığı ifade yapısına dil denir.
- Diyalekt: Devleti, bayrağı ve askeri olmayan halkların kullandığı dil diyalekttir. Bu ‘espriyi’ yapmaktan kendimi alıkoyamıyorum.”
Türkiye’ye demokrasi, Zazalara kültürel haklar, taleplerim arasındadır. Bunu demokrasinin bir gereğidir diye talep etmekteyim. Dincisinden sosyalistine, Zazasından Kürdüne ve ağasından hamalına herkesi kapsamalıdır gelecek olan demokrasi. Hiçbir katmanı ve hiçbir grubu unutmadan. Demokrasi vardır geliyor diye de, devletin üstüne düşen görevlerini unutmaması gerekiyor. Çünkü demokrasi her zaman yenilenmeyi, bakımı ve korunmayı gerektiriyor. Demokrasi sürekli Rönesans’ını yaşamalı. Kanunların değiştirilmesiyle demokrasi kendiliğinden kapıyı çalmıyor. Başbakan korumasız halkın arasında gezebiliyorsa, polis korkmadan silahsız dolaşabiliyorsa, Zazalar kültürel haklarını kimseye bağımlı olmadan öz kimliğiyle kullanabiliyorsa, demokrasi, demokrat olmaya hazırdır.
Demokrasilerde devletin üstüne düşen büyük görevler var, bu görevler arasında azınlıkların haklarının korunması, ulusal kimlik ve ulusal taleplerinin himaye altına alınması gibi. Yıllarca Kürtlere dağlı Türk demekle nasıl ki Kürtler dağlı Türkler olamadılar, Zazalara da dağlı Kürtler demek kadar komik ve de cahilce bir yaklaşım tarzı olamaz. Zazalar mı dağlı, yoksa Kürtler mi? Bu konuyu da ancak antropolog ve etnologlara bırakarak çözebiliriz. Zazaların dağlı veya ovalı, köylü veya işçi olması onların asimile edilmesi anlamına gelmemelidir. Nasıl oluyor da Afganistan’da konuşulan Darice’yi ve Paştunca’yı, yıllarca iç içe yaşadığımız dil olan Soranice’den ve Kırmanca’dan daha iyi anlıyorum veya nasıl oluyor da bir Dari ve Paştun beni bir Kürt’ten daha iyi anlıyor. Sizce ilginç değil mi?
Zazaca, İrani dil ailesinde başlı başına bir dil olup, kendisine ait lehçelere sahip olan bir dildir. Lehçeleri olan bir dile lehçe demek bilimle özdeşleşmemektedir.
I. Uluslararası Zaza Dili Sempozyumu 373
Lehçede ısrar etmek bana çok komik geliyor. Lehçe teorisini savunan her kim ise komik duruma düşmektedir.
Zazaca’nın başlı başına bir dil olduğu artık Zaza aydınları ve dil uzmanlarınca da bilimsel veriler verilerek kanıtlandı.
Hint-Avrupa dilleri gövde bükümlü gruptadırlar. Zazaca’nın diğer dillerle olan farklılığı bilimseldir. Zazaca Hint-Avrupa dilleri grubundan olduğu için bükümlü diller grubundandır. Uzmanlar dili belli kategorilere ayırmışlar. Bunlar sırasıyla:
- Heceli Diller
- Bitişken Diller
- Bükümlü Diller olarak üçe ayrılırlar. Anlaşılmayı kolaylaştırmak için bazı örnekler vereyim.
Heceli Diller: Çekimsiz dillerdir. Bu gruba Çince’yi örnek verebiliriz. Yalın diller cümle de değişmeden kalırlar. Ek almazlar ve büküme uğramazlar. Ama cümle içinde yer değiştikçe anlam değiştirirler.
Bitişken Diller: Bunlara bağlantılı diller de denir. Bu gruba Türkçe, Fince ve ‘’Macarca’’ da dahildir. Bu sınıfa dahil dillerin belirgin özelliklerinden bazıları; şahıs, takılar, çoğul ekleri eylem halinde köke eklenmeleridir.
Bükümlü Diller: Yani Hint-Avrupa grubunda olan diller. Bu dillere gövdeden bükümlü diller denir. Bu diller kategorisinde Zazaca, Grekçe (Yunanca), Latince, Almanca (Germence), İtalyanca, İngilizce ve diğer bazı dillerdir. Hindçe ve İranice (Farsça) de bu dil grubuna dahildir. Zazaca, dini metinlerden olan Avesta ile aynı dil karakterine sahiptir. Yani gövdeden bükümlü diller. Avesta diline Zent dili de denir.
Zazaca’dan bazı örnekler vereyim:
Pirodayis: Vurmak
Dano pı ro - Vuruyor
Seni da Fatima ro – Fatime’yi nasıl vurdu
Fatma komplemanlaştı (nesneleşti). Yani kelimedeki ‘PI’ kalktı ve yerine Fatima geldi. İki çeşit fiil vardır. Bunlara geçişli (transitif) ve geçişsiz (intransitif) filler denir. Transitif fiiller kompleman alırlar ve intransitif fiiller ise kompleman almazlar.
Örneğin Zazaca’da geçmiş zamanda yazı ‘mı’ yani (ben ile) başlıyorsa transitıftir. Örneğin: Mı vat (Ben dedim).
Zazacada bir fiil geçmiş zamanda ‘ez’ (benle) başlıyorsa o fiil intransitiftir.
Örneğin: ‘Ez şiya’ (ben gittim) intransitiftir.
SONUÇ
Dilimizin lehçe olmadığını bilimsel olarak kanıtlamak çok kolay, ama bilime inanmayanları ikna etmek çok zor. Zazaca’nın lehçe olmadığı ve dil olduğu yaşlılarımızın anlattıklarında mevcuttur. Dilimizde söylenen ve kuşaktan kuşağa geçen destanlarımız, fabıllarımız ve hikayelerimiz anlattıklarıma kaynaktır ve birer canlı örnektir. Bu sözlü anlatımlara bir de Zazalar ile Kürtler arasındaki deyişleri, ‘şakaları’ ve kültürel farklılıklarımızı da katarsak farklı iki halk ve dil olduğumuz konusunda tartışmaya gerek kalmayacaktır. İnadına aksini savunanların fikirleri de siyasidir. Bakın ne diyor Rektör Baydaş: “13 Mayıs 2011 tarihinde Zazaca bir sempozyum düzenleyeceğiz. Bu alanda gerçek manada çalışma ve araştırma yapmış, eserleri bulunan kişiler arasında seçmeler yapacağız. Bu kişiler, alanlarına göre sempozyumda sunum yapacaklar. Kapsamlı ve geniş katılımlı bir sempozyum olması için de iyi bir çalışma yapacağız... Yapılacak sempozyumda Zazaca’nın bir lehçe mi yoksa bir dil mi olduğunun bilimsel anlamda tartışılacak”. Bilim budur. Açık platform budur.
Zazaları illa ki Kürt mü görmek istiyorsun? Buyurun yerli ve yabancı uzmanların katılacağı bu sempozyuma bilimsel çalışmalarınla sen de katılırsın ve fikirlerini basına beyan edersin, basınla ve katılımcılarla bilimsel çalışmalarını paylaşırsın. Yoksa birilerinden duydum, öyle diyorlar ve ben böyle biliyorum (kaynaksız) demekle Zazaca lehçe olmuyor. Yok, eğer bu sempozyumda üniversite aracılığıyla devletin parmağımı var diyorsun ve katılmak mı istemiyorsun! ‘’Katılmak bana yanlış geliyor’’ mu diyorsun! Sen de kalkar bir bilimsel sempozyum düzenlersin ve bilimsel çalışmaları olan herkesi davet edersin! Zazaca’yı ayrı dil olarak gören yerli yabancı uzmanları, yüzlerce kurumun, örgütün ve yapılanmaların kanalıyla çağırırsın. Sormadan da edemeyeceğim: ‘’TRT Şeş’in açılmasına sevindin mi? Muş Alpaslan Üniversitesi’nin talebi üzerine Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün açılmasına seviniyor musun? Ya Mardin Artuklu Üniversitesi’nin Kürtçe ders vermesine ne diyorsun? Zazaca Enstitüsü mü açıldı, bunun kime zararı var? Sadece Kürtçe değil her dil yaşamalıdır... Çünkü, dilin adı -anadildir-. Kim sevmez ki anasını? Hele hele ondan gelen dili?
Demokrasi tolerans işidir. Demokrasi saygı ve eşitliktir. Demokrasi fikir ayrılıklarının, yaşam bulduğu arenadır. Zazalar da bu arenada ben varım demek istiyor. Gelin hep birlikte var olalım, yaşayan diller olalım ve yaşayan dillere sahip çıkalım.