Mehmet TIRAŞCI : ZAZACA MEVLİDLER VE MÜZİKAL OLARAK İCRA EDİLİŞ TARZLARI [ ULUSLARARASI ZAZA SEMPOZYOMU]

Mehmet TIRAŞCI : ZAZACA MEVLİDLER VE MÜZİKAL OLARAK İCRA EDİLİŞ TARZLARI [ ULUSLARARASI ZAZA SEMPOZYOMU]

ZAZACA MEVLİDLER VE MÜZİKAL OLARAK İCRA

EDİLİŞ TARZLARI

Mehmet TIRAŞCI

Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Mûsikîsi Anabilim Dalı  Araştırma Görevlisi, mtirasci@hotmail.com

l  Özet:

Günümüz İslam dünyasında icrâ edilen en önemli dinî ritüellerden biri mevlidlerdir. Hemen her İslam toplumunda bir gerçeklik olarak varlığını sürdüren bu mevlidler üzerinde birçok araştırma yapılmasına rağmen, ülkemizin doğusunda bulunan mevlidler ciddi bir bilinmezlik içerisindedir. Son iki yıldır Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde yaptığımız araştırmalar neticesinde, özellikle son yıllarda çok sayıda mevlid yazıldığını ve icra edildiğini öğrendik. Bunlardan tespit ettiğimiz kadarıyla Türkçe’den başka dillerde icra edilmekte olan mevlidler, yirmisi Kürtçe, altısı Zazaca ve biri Arapça olmak üzere toplamda yirmi yedi kadardır. Bu tebliğimizde, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde icra edilen veya burada yazılan Zazaca mevlidler, bunların merasimleri ve müzikal icrâsı üzerinde duracağız.

l  Anahtar Kelimeler:

Zazaca, Mevlid, Mûsikî, Dini Ritüel. l Abstract:

In İslamic world of today, Mevlids are one of the most religious rituals. Although a lot of research on these as a reality that has existed in almost every İslamic society, mevlids to the east of the country is in a serious uncertainty. Southeastern and Eastern Anatolia region of the last two years as a result of our research, especially in recent years, we have learned mevlid written and is being executed. Which is being conducted as far as we found them mevlid languages  other than Turkish, twenty-seven with a total of twenty Kurdish, six of the Zaza language, and Arabic is one. In my notification, I will focus on the execution of their ceremonies and musical in Zaza language mevlids of Southeastern and Eastern Anatolia region performed. l Key words:

Zaza Language, Mevlid, Music, Religious Rituals

1. GİRİŞ

İslam devletinin kurulması ve gelişmesi ile insanların kültür ve sanat hayatında büyük değişimler meydana gelmiştir. İnsanın içindeki güzeli arama duygusu ile ortaya çıkan sanatlar, çeşitli şekillerde zuhûr etmiş ve bu gerçekleşirken içinde bulunduğu ortamlardan etkilenmiştir. Hiç şüphesiz, Hz. Peygamber ve ümmetin ona olan sevgisi, İslam sanatlarını etkileyen ve bu sanatlara kaynaklık eden en mühim unsurlardandır. İslam edebiyatında da, Hz. Peygamber konulu birçok eser vücûda gelmiştir. Hilye, Muhammediyye, Siyer, Şefaatname, Şemail ve Mevlid bunlardan sadece birkaçıdır.

Mevlidin kelime anlamı; doğma, velâdet, doğum yeri ve doğum zamanı de-

mektir. Bu kelime zamanla özel bir anlam kazanarak, tek başına kullanıldığında Hz. Peygamberin doğumu manasına gelmiştir.[1] Terim anlamı olarak ise mevlid; İslam edebiyatında, temel konu olarak Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in doğumunu konu alan fakat aynı zamanda genel manada onun nurunun yaratılmasından, doğumundan önce meydana gelen olaylardan, doğumu ile meydana gelen mucizelerden, nübüvveti öncesi ve sonrası yaşananlardan, miraç hâdisesinden ve vefatından bahseden manzum ve mensur eserlere verilen isimdir.[2] Mevlid metinleri genellikle mesnevî nazım biçimi ile yazılmıştır. Hemen hemen benzer bölüm başlıkları bulunan bu mevlidler yaklaşık 600 ile 1400 beyit arasında telif edilmiştir.[3]

İlk örnekleri X. yy’da görülmeye başlanan mevlidler, Müslümanlar tarafından rağbet görmüş ve birçok dilde yazılarak günümüze kadar ulaşmıştır. Ülkemizde ise, yer yer dindeki yeri ile tartışmalara maruz kalsa da, toplumumuzda bir gerçeklik olarak kendini göstermektedir. Hatta Anadolu’da güzel sesli iyi bir mevlidhan, hep el üstünde tutulmuş, kimi zaman imam-hatipler dînî bilgisi ile değil, iyi mevlid okuması ile değerlendirilir hale gelmiştir. 

Bu çerçevede mevlid hakkında birçok araştırma yapılmış, birçok farklı branş-

ta incelemeler mevzu olmuş, hatta bu konuda sempozyumlar düzenlenmiş ve bunlar kitap olarak da neşredilmiştir. Bununla beraber ülkemizin doğusunda ve güneydoğusunda okunan mevlidler hala araştırılmaya muhtaçtır. Son iki yıldır bulunduğunuz Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaptığımız araştırmalar neticesinde halen icra edilen yirmi yedi adet mevlid tespit ettik. Bunlardan altısı Zazaca, biri Arapça ve yirmisi Kürtçedir. Bu mevlidlerin metin incelemesini ve okunuşlarını inceleme fırsatı bulduk.[4]

Bu tebliğimizde öncelikle, İslam edebiyatında ortaya çıkan mevlidlerin tarihi hakkında kısa bir bilgi verdikten sonra, sırası ile günümüzde halen icrâ edilen Zazaca mevlidlerden ve bunların nasıl icra edildiğinden bahsedeceğiz.

2. TARİHTE İLK MEVLİDLER VE MEVLİD MERASİMLERİ

Hz. Peygamber (a.s.), Mekke-i Mükerreme’de Suku’l-Leyl denilen çarşı-

da “Şu’âb-ı Tâlib” veya Zukâk-ı Mevlid” denilen sokakta Rebiülevvel aynın 12. günü, 571 senesinde dünyaya gelmiştir.[5] Bu kutlu olay, İslam dünyasında da aynı tarihin seneyi devriyesinde kutlanmış ve bu hadiseden ilham alan Müslümanlar Hz. Peygamberin dünyaya gelişi anısına mevlidler yazmıştır.

Tarihte ilk mevlidler Arap dünyasında ortaya çıkmıştır. Bu isimle ortaya çı-

kan ilk eser; Ebu’l-Ferec el-Cevzî’nin Mevlîdü’n-Nebî veya Arus isimli eseridir.[6] Merasim şekline dönüşmesi ise Mısır Fatimî Devleti’nde Muiz Lidînillah (972975) zamanındadır. Bu tarihten itibaren mevlid merasimleri resmi olarak kutlanmıştır. Bununla birlikte mevlid, tasavvuf çevrelerinde Mısır başta olmak üzere Arap dünyasında, Hz. Peygamberin yanında velilerin doğum yıl dönümlerini de kapsayacak şekilde geniş bir anlam kazanmıştır. Bir ara resmi mevlid merasimleri yasaklansa da, Erbil Ata beği Muzafferüddin Kökböri (1190-1233) zamanında tekrardan resmi olarak kutlanılmaya başlamıştır.[7] Yeniden başlayan pek ihtişamlı ve parlak bu mevlid merasimlerinde, Endülüs’ün ünlü hadis âlimi İbn Dihye (ö.

1236)’nin, İslam âleminde ilk mevlid manzumesi olarak kabul edilen Kitâbü’tTenvîr fî Mevlîdi’s-Sirâci’l-Münîr adlı eseri okunmuştur.[8]

Türk Edebiyatı’nda ise, Türkçe olarak yazılan ilk mevlid; Ahmed Fakih (ö. 1252)’in Çarhnâme adlı eseridir.[9] Bundan başka Türk İslam edebiyatında iki yüzden fazla mevlid eseri vardır.[10] Ayrıca Türk edebiyatında bunlardan başka mevlide benzer Muhammediyye isimli eserler de ortaya çıkmıştır.[11] Osmanlı coğrafyasında en çok yayılan ve okunan mevlid ise şüphe yok ki, Sultan Yıldırım Bayezid Han’ın imamı olan Süleyman Çelebi’nin (ö. 1410) Vesîletü’n-Necât isimli eseridir. Emir Sultan’a (ö. 1429) mensup bir mutasavvıf olan Süleyman Çelebi’nin mevlidinde, bu yönde işaretler bulunmakta ve ayrıca Aşıkpaşa’nın (ö. 1333) Garibnâme’si ve Erzurumlu Mustafa Darîr’in (ö. 14. yy) Siyer-i Nebî’sinden etkilenmeler bulunmaktadır.[12]

Zamanla Türkler arasında da rağbet kazanan mevlidler Sultan III. Murad Han zamanında 1587 senesinde resmen devlet teşrifatında yer almıştır.13 Mevlid merasimlerine olan ilginin artması ile 1676 yılında Tevkîî Abdurrahman Paşa tarafından yapılan bir “Kanunnâme” ile bu merasimler bir nizâma bağlanmış ve yine Osmanlı’da saraydan başka Mekke’de Hz. Peygamberin doğduğu evde mevlid merasimi yapılmıştır.[13]

Osmanlının yükselişte olduğu yıllarda mevlid merasimi oldukça debdebeli

ve teferruatlı bir biçimde gerçekleşiyordu. Sultan Ahmed Camii’nde Rebiülevvel ayının on ikinci gecesi, padişahın da katıldığı bir merasim düzenleniyor, bu merasimde devrin en ünlü mevlidhanları tarafından mevlid okunuyordu. Tören sırasında şerbet ve şeker dağıtılıyor, tören sonunda da mevlidhanlara kıymetli hediyeler veriliyordu. Osmanlının son dönemlerinde bu törenler saray içinde de yapılmaya başlanmıştı.[14]

Ayrıca Osmanlı’da, kadınlar arasında “İstanbul Mevlidi” adında bir menkîbe okunuyordu. Bunlardan başka Mevlid-i Ali, Mevlid-i Fâtime, Mevlid-i Hasan ve Mevlid-i Hüseyin adında mevlidler de yazılıp okunmuştur. Fakat bu mevlidler belli zamanlar ve bir kısım insanlardan başkasına hitap etmemiştir.[15] 

3. ZAZACA MEVLİDLER

Ülkemizde bulunan Zaza kökenli vatandaşlarımız tarafından yazılmış altı adet mevlid tespit ettik. Bunların ilki ve en meşhur olanı Ahmed b. Hasan elHâsî (Mela Ehmedé Xasî)’nin mevlididir. Bunları sırası ile şöyle sıralayabiliriz:

3.1 Ahmed el-Hâsî, Mevlid

Ahmed Hâsî, 1866 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesi Has köyünde dünyaya gelmiştir. İlk eğitimini babası Molla Hasan’dan almıştır. Kendi köyünde bulunan müderrislerden ders aldıktan sonra asıl eğitimini Diyarbakır Ulu Câmii yanında bulunan tarihi Mesûdiye Medresesi’ndeki Müftü Hacı İbrahim Efendi’nin rahle-i tedrisinde tamamlamış, icazet almıştır. Daha sonra yaklaşık on yıl çeşitli memuriyetlerde bulunmuş ve sonrasında Diyarbakır müderrisliğine atanmıştır. Bir süre sonra Lice müderrisliğine gelir ve sonrasında Lice müftüsü olur. İki yıl görev yaptıktan sonra cumhuriyetin kurulması ile görevinden istifa eder. Nakşîbendî tarikatına müntesip olan Ahmed Hâsî aynı zamanda bu tarikatta hilâfet makamına yükselmiştir.

Siyasi iktidar ile yer yer anlaşmazlık yaşayan Ahmed Hâsî birkaç yılını da sürgünde geçirmiştir. Sonrasında serbest kalsa da baskıların artması sebebi ile Hezan’a yerleşerek burada yaşamının sonuna kadar mütevazı bir hayat yaşamıştır. 1951 yılında vefât ederek burada toprağa verilmiştir.

Ahmed Hâsî’nin Mevlid’i ilk olması açısından önemli bir kaynaktır. Eser, Vesîletü’n-Necât ile karşılaştırıldığında, Kürtçe mevlidlere göre daha edebî[16] bir yapıya sahiptir. On dört bölümden oluşan eser; Fâilâtün Fâilâtün Fâilün vezni ile yazılmıştır. Yirmi dokuz sayfa ve selam-salât bölümleri hâriç üç yüz elli bir beyitten oluşan Mevlid’in orijinal nüshası 1898 yılında Diyarbakır’da yayınlanmıştır. Bu matbû nüshanın baş sayfasında bulunan ibâre şöyledir: “Diyâr-ı Bekir Vilâyet-i Celîlesine tâbi’ Lice Kazası’na mülhak Hezan karyeli Mekrümetlû Ahmed el-Hassî Efendi’nin Zaza lîsânı ile te’lîf ettiği işbu Mevlîd-i Şerif… Vilâyet-i mezkûre Litografya matbaasında tab’ ve neşr edildi.”[17] Günümüze kadar birçok baskısı yapılan bu eserin bahsettiğimiz ilk neşrine ait kapak resmi şöyledir:

Salât kısımlarını da başlık zannederek, bazıları Mevlid’i on altı bölüm olarak

tasnif etse de incelememiz sonucu on dört başlıktan müteşekkil olduğunu gördük. Bölüm içeriği olarak ise diğer mevlidlerden çok farklı değildir. Her birine “bahis” denilen bölümler şu konuları içerir: Hamdele, mevlid okumanın fazileti, Allah’ın ezelîliği, kâinatın yaratılışı, Allah’ın kaleme yazmayı emretmesi, Âdemî nurun yaratılması, Âdem (a.s.)’ın Cennet’ten kovulması, Hz. Peygamberin anne ve babasının evliliği, Muhammed’î nûrun Âmine annemize intikâli, velâdet, doğum sırasında meydana gelen mûzicevî olaylar, Hz. Peygamberin sütanneye verilmesi, vahyin nüzûlu ve mîraç, son olarak dua bölümü.[18]

3.2 Osman Esad Efendi; Biyîşé Peygamberî

Osman Esad Efendi, 1852’de Siverek’te dünyaya gelmiştir. Eğitiminin ardından çeşitli görevlerde bulunmuş, 1905’te Siverek müftülüsü olmuş ve bu görevi yirmi dört yıl devam ettirmiştir. 1903’te kaleme aldığı mevlidini neşretmek için teşebbüslerde bulunsa da buna ancak 1933’te Şam’da eserinin basılması ile muvaffak olmuştur. 1929 yılında vefat etmiştir.

Mevlid geleneğinin Sünnî kimseler arasında yaygınlaşması nedeniyle Os-

man Efendi güney lehçesinde bir mevlid yazma ihtiyacı duymuştur.[19] Biyîşé Peygamberî isimli bu mevlid eseri sekiz bölüm ve 196 beyitten oluşmaktadır. On birli hece ölçüsü ile yazılmış eseri farklı nüshaları bulunmaktadır. En son basımı 2007 yılında Kürt Enstitüsü tarafından “Mewlido Dimilî” ismi ile basılmıştır.[20]

3.3 Mela Hunij, Mevlid-i Peygamberî

Mela Hunij, 1930’lu yıllarda Elazığ Palu’da bulunan Hun Köyü’nde dün-

yaya gelmiştir.  Çeşitli şehirlerde eğitim gördükten sonra köyüne dönerek yirmi beş yıl imam-hatiplik yapmıştır. 1971’de tamamladığı Mevlid-i Peygamberî, beş bölüm ve 266 beyitten oluşmaktadır. Diğer mevlidlerden farklı olarak on altılı hece ölçüsü ile yazılmıştır. Mevlid eseri 2004 yılında İstanbul’da Vate Yayınevi bünyesinde neşredilmiştir.[21]

3.4 Mela Kâmil; Mevlid-i Nebî

Mela Kâmil, 1938’de Bingöl’de dünyaya gelmiştir. Çeşitli yerlerde tamam-

ladığı eğitiminin ardından imam-hatipliğe başlamış ve farklı yerlerde hizmet verdikten sonra Genç’in bir köyünde bu görevden emekli olur. 1999’da telif ettiği eseri Mevlid-i Nebî, on birli hece ölçüsü ile yazılmıştır ve 104 beyitten oluşur. 2003 yılında İstanbul’da neşredilmiştir.[22]

3.5 Mele Muhammed el-Murâdânî el-Gencî, Mevlid-i Zazakî

Mele Muhammed el-Murâdânî el-Gencî, Bingöl Genç’in Muradan köyün-

dendir. 1952’de dünyaya gelmiş ve ilk eğitimini babasından almıştır. Daha sonra Muş’ta eğitim görüp imam-hatipliğe başlamıştır. Emekliliğin ardından Bursa’ya yerleşmiştir ve hâlen burada müderrislik yapmaktadır.

Mevlid-i Zazakî isimli eserinin elimizde bulunan nüshası üç risaleden oluş-

maktadır. Birinci bölüm; Zazaca mevlid, ikinci bölüm; akide ve üçüncü bölüm ise; Bedîüzzamân’ın İkinci Mektup’unun içerir. Konumuzu ilgilendiren mevlidi ise; sekiz fasıldan müteşekkildir. Bunlar şöyledir: Hamdele, Muhammedî nurun yaratılışı, Muhammedî nurun intikâli, velâdet, merhaba, velâdet sonrası, Peygamberimizin vasıfları ve son olarak Arapça dua bölümü.[23]

3.6 Abdülkâdir Arslan, Mevlid-i Nebî

Abdülkâdir Arslan, Bingöl merkez Muşek köyündendir ve hâlen burada imam-hatip olarak görevini sürdürmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından geçtiğimiz yıl bir ilk olarak TRT bünyesinde okunan Zazaca Mevlid programında görev almış ve canlı olarak bu mevlidi icrâ etmiştir.

Mevlid-i Nebî isimli eseri, yakın zamanda yazılan mevlidlerdendir. On beş

bölümden oluşan mevlid şu bölümlerden müteşekkildir: Bismillah, mevlidin ortaya çıkışı, mevlid edebi, câhiliye devri, Âdem (a.s.)’ın yaratılması, Nebî (a.s.)’ın ecdâdı, Nebî (a.s.)’ın çocukluğu, ahlâk-ı Nebî, hamilelik, velâdet ve vefât günü,

Tâif, hicret, Uhud, merhaba, dua.25

4. ZAZACA MEVLİD MERASİMLERİ

Mevlidler başlangıçta Hz. Peygamberin doğumunu kutlamak maksadı ile yapı-

lan merasimlerde okunmak üzere yazılmıştır. Günümüzde ise, kandil gecelerinde, sünnet ve düğün merasimlerinde, cenaze sırasında ve ölümlerin sene-i devriyesinde, kutlamalarda, önemli gün ve gecelerde ve daha birçok amaçla okunmaktadır. Bu nedenle günümüzde mevlid denince mevlid merasimi akla gelmektedir.[24]

Ülkemizde okunan Zazaca mevlidlerin, merasimlerdeki tarzını ve birazdan

müzikal olarak icra şeklini verirken, örnekleri ile Türkçe okunan mevlid merasiminin karşılaştırmasını da yapmak istiyoruz. Buradaki asıl amacımız, ana diller farklı olsa da nasıl içinde yaşanılan kültür ortak oluyor, bunu göstermek. Araştırmamızda gördük ki, aslında müthiş bir ortak kültür var. Ufak farklılıklar ancak bu kültüre zenginlik katıyor. Fakat beslenilen ana damar aynı yola çıkıyor.

Öncelikler mevlid merasimlerinin yapılma zamanları her yerde aynıdır. Yu-

karıda bahsettiğimiz mevlid merasimi zamanları, ülkemizin doğusunda da aynı şekildedir. Bu merasimler oldukça yaygındır ve genelde cami imamları ve dinî bilgiye sahip kişiler tarafından okunmaktadır. Mevlidi okutan bir şahıs ise mevlid önceden haber verilir ve halk davet edilir. Mevlid ikramı dağıtılır.

Zazaca mevlid icra edilirken, özellikle Güney Doğu’ya yakın bölgelerde or-

taya konulan bir tepsi üzerine biraz tuz, buğday, şerbet (şekerli su) vs. bırakılır. Mevlid bittiğinde o tepsi cemaate dağıtılır. Oradakiler bir tutam tuz, bir bardak şerbet ve yedi tane buğday alır ve bunları çiğnemeden yutar. Artan tuz ve buğday mevlid sahibinin erzaklarına eklenir ve bunun bereket getireceğine inanılır. Yine bazı çevrelerde ise mercimek gibi bakliyatlar da konur ve mevlid sonunda onlardan yemek yapılarak dağıtılır. Bunun bereket getireceğine inanılır.

Diyarbakır’a yakın bazı bölgelerde ise eski bir âdete göre mevlid sırasın-

da daha ilginç bir hadise dikkat çekiyor. Mevlid sırasında bir tepsiye cüzdanlar koyuluyor ve mevlidden sonra herkes kendi cüzdanını alıyor. Okunan mevlidin bereketinin maddi anlamda o cüzdana intikal edeceği düşünülüyor.

5. ZAZACA MEVLİD İCRASININ MÜZİKAL OLARAK İNCELENMESİ

İnsanlar, geçmişten günümüze birçok alanda mûsikî ile iştigal etmiş olsa da,

onun en büyük inkişaf yeri dînî mûsikî olmuştur. Birçok dinde mûsikî çeşitli şekillerde kullanılmıştır. İslam Tarihi’nde ise mûsikî; dînî maksat ile çeşitli formlara ayrılmış ve büyük bir gelişme göstermiştir. Bu formlardan biri de günümüzde icra edilen mevlidlerdir.

Günümüzde serbest olarak okunan mevlidlerin, eskiden bestelendiği ve bu bes-

te ile okunduğu da olmuştur. Örneğin; ülkemizde en fazla icra edilen mevlid olan Vesîletü’n-Necât’ın bestelendiği ve bu beste ile icrâ edildiği bilinmektedir. Bu mevlidin yazıldığı asır olan XV. yy’da bizzat Süleyman Çelebi tarafından bestelenmiş olduğunu düşünenler bulunmaktadır.[25] Bunun gibi Sinâneddin Yûsuf Çelebi (ö. 1565) tarafından bestelenmiş olabileceği de bize oluşan bilgiler arasındadır. Fakat daha kesin bir bilgiye göre XVII. yy’da Bursalı Sekban[26] adlı bir mûsikîşinas tarafından bestelenmiş ve bu beste ile XIX. yy’a kadar okunmuştur.[27]

Zazaca mevlidler icrâ olarak, Türkçe ve Kürtçe mevlid icrâsına benzemektedir. Yer yer bölgesel farklılıklar icra etmekle birlikte özellikle Bingöl ve çevresinde mevlid okumaya geçmezden evvel, okunacak bahrin konusuna da uygunluk arz edecek bir aşır[28] okunur. Türkçe mevlide başlamazdan evvel de aynı şekilde bir aşır okunur. Zazaca mevlid okumaya başlamadan bazı bölgeler de ise Kürtçe mevlidlerin icrâsında âdet olan, Ahzab sûresi 56. âyet okunur. Bununla beraber Zazaca mevlidlerde bölüm aralarında da isteğe bağlı olarak aşır okunmaktadır.

Türkçe mevlidlerde her bahirden önce, okunacak o bahrin makamında bir tevşih[29] okunur. Zazaca mevlidlerde ise isteğe bağlı olarak, mevlid aralarında ilâhî ve kasîde de okunmaktadır. Bu tür eserler okunurken Zazaca olanlar tercih edilmekle beraber farklı dillerde icrâlar da mevcuttur.

İcranın müzikalliği için ise şöyle bir tespit yapabiliriz. Doğu Anadolu ve Gü-

neydoğu Anadolu’da dinî icra yönünden gelenek gördüğümüz kadarıyla batıya göre biraz zayıftır. Özellikle yaşlılar ilâhî okumayı tercih etmiyorlar. Yeni nesil ise mûsikîye daha yakınlar ve makamları uygulamaya çalışıyorlar. Bu sebeple de bu çevrede bestelenmiş farklı dillerde ilâhîleri okuyorlar.

Âşikârdır ki; bir bölgede icra edilen dinî mûsikî ile yerel mûsikî birbirinden zıt olamaz. Bu çerçevede ülkemizin doğusunda mevlidler icra edilirken, bizim tespit ettiğimiz kadarıyla buranın halk mûsikîsine yakınlık teşkil ediyor. Burada yaygın olan Uşşak makamı, mevlidlerde de en fazla kullanılan makamdır. Bunu yine aynı aileden olan Hüseynî ve Hicâz makamı takip ediyor. Fakat şunu da belirtmek isteriz ki; yer yer makamlar bölgeden bölgeye değişiyor. Bizim tarif ettiğimiz şekli ise çeşitli şehirlerde okunan mevlidlere göre yapılan bir taksimdir. Burada her şehir ayrı ayrı müzikal icrâlar yönünden incelenmelidir. Zîrâ gördüğümüz kadarı ile ülkemizin doğusunda daha el değmemiş, incelemeye muhtaç meseleler bulunmaktadır. Bunu da araştırmacıların bilgilerine sunarız.

Zazaca mevlidlerde başlangıç bölümünden merhaba bölümüne kadarki kısım Uşşak makamında okunmaktadır. Fakat icralar gayet basit ve az sanatlı olarak icra edilmekte, çoğu zaman Uşşak dörtlüsü etrafında gezinmeler yapılmaktadır. Merhaba bölümüne gelindiğinde ise Hüseynî makamına geçilir ve bu makamda gayet güzel nağmeler tegannî edildikten sonra bölüm bitirilir. Burada bütün cemaat ayağa kalkar ve bölüm bitene kadar ayakta durur. Hâlbuki Türkçe mevlid okurken yalnızca Velâdet Bahri’nin sonunda ayağa kalkılır ve kısa bir dua ile bahir bitirilir.

Mevlid sırasında Hz. Peygamberin doğumuna sıra gelince ayağa kalkılması İmâm-ı Sebkî (ö. 1355)’den kalma bir adettir.[30] Bir çeşit saygı ve hoş geldin ifadesi olan bu kalkış salâvatlarla sona erer. Bu ülkemizde okunan tüm mevlidler için geçerlidir. Zazaca mevlidlerde de merhaba bölümünün tamamı okunurken ayakta durulur. Bu sırada farklılıklar olmakla birlikte genel olarak eller de bağlanır.

Zazaca mevlidlerde her bölümden sonra nakarata benzer bir ifadeyle cema-

ate salâvat getirtilir. Eserden esere değişen Zazaca bu nakarat bölümleri genelde Türkçe olarak: “Allah rasûlü (a.s.)’ın ismi anıldığında salavât getiriniz.” gibi sözlerden oluşur.

İsteğe bağlı olarak Zazaca mevlidlerin sonunda bir münâcât da okunabi-

lir. Bu münâcât tespit ettiğimiz kadarıyla Hicâz makamında okunuyor. Bundan sonra bir dua yapılıyor ve mevlid merasimi bitip, yeme içme ikram kısmına geçiliyor.

KAYNAKÇA

Ahmed Hâsî, Mevlid (Editör: Huseyn Sîyabend), Hivda İletişim Yayınları,  İstanbul 2012.

AKSOY, Hasan, “Mevlid; Türk Edebiyatı”,  Türkiye Diyânet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Ankara 2004, XXIX, 482.

ALTINKUŞLAR, Ayhan; KALENDER, Ruhi; ÖZCAN, Nuri;  Dinî Mûsikî 1, Kalem Yayınları, Ankara 1996.

ARSLAN, Abdülkâdir, Mevlid-i Nebî, Basılmamış eser tsz.

CAN, Halil, “Dinî Mûsikî Ders Notları, Mevlid”, Mûsikî Mecmuası, İstanbul 1974, Yıl; 26, Nu. 292, s. 23.

CANŞAD, Murad,  “Kirmanca( Zazaca) Mevlidler”, Günlük Gazetesi,  Tsz.; http://www.baweri. com/ modules.php?name=News&file=article&sid=717 ÇAKIR, Ahmet,  Müziğe Giriş, Dem Yayınları, İstanbul 2009.

ERGUN, S. Nüzhet, Türk Mûsikîsi Antolojisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1942.

EROĞLU, Süleyman, “Edebi Bir Tür Olarak Mevlidler, Şekil Özelliklerine Dair Bazı

Değerlendirmeler.” Yazılışının 600. Yılında Bir Kutlu Doğum Şaheseri, Uluslar Arası Mevlid Sempozyumu, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Bursa 2009, s. 101.

IRSOY, Ahmed; YEKTA, Rauf; ÇAĞATAY, Ali Rıfat; Türk Mûsikîsi Klasiklerinden İlâhîler, İstanbul Konservatuarı Yayınları, c. 1, İstanbul, 1931.



[1] Şemseddin Sami, Kâmus-ı Türkî, Çağrı Yayınları, İstanbul 2010, s. 1433.

[2] Mevlidle alakalı eserleri incelediğimizde tanımının aşağı yukarı şu şekilde yapıldığını gördük: Hz. Peygamberin doğumunu anlatan manzum eserlere denir. Hâlbuki Mevlidleri incelediğimizde içeriğinde yalnızca Hz. Peygamberin doğumunun anlatılmadığı açıktır. Bu, ancak mevlidin kelime anlamı olabilirdi. Bu tebliğ notunda incelediğimiz mevlidlerde de görülecektir ki; daha birçok konu mevlidlere kaynaklık etmiştir. Bizim kanaatimizce Hz. Peygamberin doğumu hadisesi mevlidlerin temel konusudur. Fakat tek konusu değildir. Zira örneklerden bu anlaşılmaktadır. İkinci mevzu ise, Mevlidler incelendiğinde genelinin manzum olmasının yanında mensur olan edebi eserler de vardır. Dolayısıyla genel tanımların dışına çıkıp biraz farklı bir tanım yapmayı daha uygun bulduk. Bu konuyu İslam Edebiyatı ile meşgul olan hocalarımızın takdirlerine sunuyoruz.

[3] Mustafa Tatcı, “Mevlid Türüne Dair Bazı Değerlendirmeler”, 600. Yılında Bir Kutlu Doğum Şaheseri, Uluslar Arası Mevlid Sempozyumu, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Bursa 2009, s. 132.

[4] İsimlerini zikretmeden örnek vermek gerekirse, son yıllarda mevlid ile ilgili birkaç tane sempozyum düzenlenmiştir. Bunlara ait tebliğ notlarını incelediğimizde, mevlidlerin tarihi, müellifleri, edebi yapısı, müzikal incelemeleri vs. gibi konular ele alınmıştır. Yüzlerce mevlid ismi zikredilirken, halen ülkemizde başka dillerde var olan onlarca mevlid hakkında bir bilgiye rastlayamadık. Niyetimiz kimseyi zemmetmek değildir. Bilakis bu, çalışmamızın amacını oluşturmaktadır. Gün yüzüne çıkmamış bu eserleri tanıtabilirsek, bizim için yetecektir.

[5] Halil Can, “Dinî Mûsikî Ders Notları, Mevlid”, Mûsikî Mecmuası, İstanbul 1974, Yıl; 26, Nu. 292, s. 23.

[6] Süleyman Eroğlu, “Edebi Bir Tür Olarak Mevlidler, Şekil Özelliklerine Dair Bazı Değerlendirmeler.” Yazılışının 600. Yılında Bir Kutlu Doğum Şaheseri, Uluslar Arası Mevlid Sempozyumu, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Bursa 2009, s. 101.

[7] Ahmet Özel, “Mevlid”, Türkiye Diyânet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Ankara 2004, XXIX, 475.

[8] Nuri Özcan, Türk Din Mûsikîsi Ders Notları, İstanbul 2001, s. 36.

[9] Hasan Aksoy, “Mevlid; Türk Edebiyatı”,  Türkiye Diyânet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Ankara 2004, XXIX, 482.

[10] Ayrıntılı bilgi için bkz. Hasibe Mazıoğlu, “Türk Edebiyatında Mevlid Yazan Şairler”, Türkoloji Dergisi, 1974, c. VI, sa. I, s. 31-62; Necla Pekolcay, İslamî Türk Edebiyatı,  İstanbul 1981, s. 206-207. 

[11] S. Nüzhet Ergun, Türk Mûsikîsi Antolojisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1942, s. 12.

[12] Özcan, Türk Din..., s. 37. 13 Özcan, Türk Din..., s. 35.

[13] Ayhan Altınkuşlar, Ruhi Kalender, Nuri Özcan,  Dinî Mûsikî 1, Kalem Yayınları, Ankara 1996, s. 67.

[14] Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarihi Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1951, II, 521-522.

[15] Pakalın, Osmanlı…, s. 524.

[16] Eserin edebî yapısı için bkz. Adnan Oktay, “Klasik Edebiyat Teknikleri ile Bir değerlendirme: Melaye Ehmedê Xasî’nin Kırmancca (Zazaca) Mevlidi”, Zaza Halkı; Tarih, Dil, Kültür ve Kimlik Sempozyumu Tebliğ Notu, Erivan 2011.

[17] M. Tayyib Okiç, “Çeşitli Dillerdeki Mevlidler ve Süleyman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri, Atatürk Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi Dergisi, 1975, sa. 1, s. 30.

[18] Mela Ehmedé Xasî, Mevlid (Editör: Huseyn Sîyabend), Hivda İletişim Yayınları,  İstanbul 2012.

[19] Zülfü Selcan, “Zaza Dilinin Tarihi Gelişimi”, I. Uluslararası Zaza Dili Sempozyumu Tebliğ Notu, Bingöl 2011, s. 14-15.

[20] Murad Canşad,  “Kirmanca( Zazaca) Mevlidler”, Günlük Gazetesi,  Tsz.; http://www.baweri.

com/

modules.php?name=News&file=article&sid=717

[21] Canşad, Kirmanca…

[22] Canşad, Kirmanca…

[23] Muhammed el-Murâdânî, el-Gencî, Mevlid-i Zazakî, Basılmamış eser tsz., 25 Abdülkâdir Arslan, Mevlid-i Nebî, Basılmamış eser tsz.

[24] Ahmet Çakır, Müziğe Giriş, Dem Yayınları, İstanbul 2009, s. 91.

[25] Ergun, Türk Mûsikîsi… s. 12.

[26] Bursalı Sekban, II. Mahmud zamanında başhânendedir. Mevlidin her satırını ayrı ayrı sanatlı bestelemiş, bu beste Mevlidçibaşı Osman Efendi ile kendi talebelerinden birine öğretilmiş ve bu yolla yayılmıştır. Notası yazılmamış olan bu beste başkalarından gizlenmiş ve zamanla unutulmuştur. En son Hüdâî dergâhı şeyhi Rûşen Efendi’den sonra da bu besteyi bilene rastlanmamıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ekrem Karadeniz, Türk Mûsikîsi Nazariye ve Esasları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1981.

[27] Özcan, Türk Din…, s. 37.

[28] Eskiden on âyetlik bir bölümü içerdiği için Kur’ân’ın okunan bir bölümüne denirdi. Günümüzde âyet sayısına dikkat edilmeksizin icrâ edilen Kur’ân’a da bu tabir kullanılagelmektedir.

[29] Bu tevşihler hakkında örnek eserler için bkz. Rauf Yekta, Ahmed Irsoy, Ali Rıfat Çağatay, Türk Mûsikîsi Klasiklerinden İlâhîler, İstanbul Konservatuarı Yayınları, İstanbul 1931, c. 1.

[30] Pakalın, Osmanlı…, s. 524.


Paylaş