Bazı insanlarımızla karşılaşmalarımızda veya telefon konuşmalarımızın başında, "Zazaca konuşabilir miyiz?" diye hep sorarım. Bu durumlarda Zazaca bilen hemşerilerimle konuşmalarımız hep Zazaca oluyor. Ancak Zazaca bilmeyen hemşerilerim bu soruma cevap olarak boyunlarını eğerek, "Maalesef !" dediklerinde, onların ne kadar üzgün olduklarını her defasında görüyor ve hissedebiliyorum.
Devlet sisteminin baskı ve takiple kısa bir süre önceye kadar Zazaca´yı yasaklamış olması, Kürt ve Ermeni örgütlerinin baskı, siyasi entrika ve kandırmacaları, Zaza yurduna bilinçli olarak taşınmış yabancı terörle Zaza halkının yurdundan göçertilmesi, devrimcilik palavraları adı altında kafa karıştıran güçlerin etkisi, ekonomik göçler, Bazı Alevi örgütlerince gerçekleştirilen Türkleştirme - Kürtleştirme - Ermenileştirme çalışmaları, Zaza halkının hayasızca inkar edilmesi, Zaza Dili´nin kelime oyunlarıyla Türkçe'ye, Kürtçe'ye, Ermenice'ye yedeklenmeye çalışılması gibi nedenlerden birçok Zaza insanı Zazaca'yı öğrenememiştir.
Bu zalim nedenlerden ana dili Zazaca'yı öğrenememiş olmak ayıp değildir.
Ancak her iyi içinde kötüyü sakladığı gibi, her kötü de içinde iyiyi saklamaktadır.
Ana dili Zazaca'yı öğrenememiş olan insanlarımız, geçmişteki kötü şartlara rağmen, bugün ana dillerini öğrenebilmek; daha önemlisi çocuklarının öğrenmelerini sağlamak için BİRÇOK İYİ İMKANA sahiptirler.
Ne yazık ki asimilasiyonlara alıştırılmış insanlarımız, Zazaca'yı öğrenmek için mevcut imkanlari ciddiye almıyor ve kullanmıyorlar.
Bu ayıp bir durumdur.
Diğer yandan, "ANA DİLİM ZAZACA´YI SEVİYORUM. ÖĞRENMEK İSTİYORUM." diyen dev bir çoğunluk var. Zazaların bu kesimi, böyle konuşmasına karşın ciddi ve kararlı bir duruş sergileyemiyor.
Bu daha da büyük bir ayıptır.
Zaza tarihi ve bilimiyle uğraşan çevreler, Zazaca´yı konuşan, konuşup yazabilen 6 -8 milyon dolayında insanımızın var olduğunu tahmin etmektedirler. Bu insanlarımız bulundukları ortamlarda Zazaca´yı sürekli konuşmuyorlar. Zazaca'yı konuşan, anlayabilen bir grupta dahi, Zazaca´yı bilmeyen tek bir kişinin hatırı için o kişinin (eğemen toplumun) konuştuğu dili konuşuyorlar.
Bu da Zazaların işledikleri en büyük yanlıştır.
Her işte sadece bilim eşliğindeki ciddi ve kararlı duruşlar, insanı ulaşmak istediği hedefe başarıyla götürebilir. Gelişigüzel, keyfiyete yedeklenen, tesadüflere terk edilen işlerin çoğu hedefine ulaşamaz.
Aynı prensipler Zazaca konuşmak, öğrenmek, çocuklarımıza öğretmek veya öğrenmelerini sağlamak için de geçerlidir.
Çoğumuz yurdumuzdan uzak, Türkiye´nin büyük şehirlerinde veya dünyanın herhangi bir ülkesindeki diasporada hayatımızı sürdürmeye çalışmaktayız.
Çoğumuz kafayı dünya malına takmış, kendini bireysel olarak kurtarmaya çalışıyor.
DOĞRUSU İNSANIN İKİ AYAĞI VARDIR:
Birinci ayağımız MADDİYAT,
İkinci ayağımız MANEVİYATtır.
Nasıl ki insan tek ayakla sakatsa, maddi ayağımız güçlü olsa dahi (yani milyoner olsak da), eğer manevi ayağımız yoksa biz ruhen sakatız demektir.
Manevi ayak, insanın kendi ceddinden kendine miras bırakılan dilini, kültürünü, tarihini, itikatini yaşaması ve çocuklarına öğretmesi demektir.
Eğer her iki ayağımızı, yani maddiyatımızı ve maneviyatımızı bilinçli olarak koruyup geliştirebilirsek, ancak o zaman dengeli bir yaşam sürdürebiliriz. Yani mutlu olabiliriz.
Manevi ayağımızın anahtarı ana dilimizdir. Bir insanın dilini, kültürünü, tarihini, itikatini yaşaması ve çocuklarına öğretmesi sadece ve sadece ana diliyle mümkündür.
Eğer ana dilimize karşı içimizde sempati, sevgi ve istek varsa, bu demektir ki öğrenmek için içimizde bir KUVVET vardır. Ancak böyle bir kuvvet varsa bizde, o zaman Zazaca'yı, günlük yaşamımızda birinci sıraya koyarak, yani düzenli ve kararlı olarak Zazaca derslerine devam ederek öğrenebiliriz.
Zazaca'nın hayatta kalabilmesi, çocuklarımızın konuşup yazmalarına ve onların da kendi çocuklarına öğretmiş olmalarına bağlıdır. Eğer çocuklarımız Zazaca'yı öğrenemezse, bizim kuşak bu dünyadan göçtükten sonra bu dili konuşan, okuyan, yazan kalmamış olacağından Zazaca "ölü dil" durumuna düşebilir.
Dede, nine, anne, baba ve yaşlı akarabalarımız biz çocuklarına, Zazaca'yı öğrettikten sonra bu dünyadan göçtüler. Onlar maneviyatımıza karşı olan borçlarını en kötü şartlar altında dahi ödeyip öyle gittiler.
Şimdi çocuklarımıza dilimizi, kültürümüzü, tarihimizi, itikatimizi öğretme sırası bizde. Eğer yukarıda sıraladığımız manevi değerlerimizi çocuklarımıza vermeden bu dünyadan gidersek, bizden sonraki kuşaklarımıza karşı manevi borcumuzu ödememiş olacağız.
Velileri para biriktiren bazı çocuklarımız, belki maddi zenginlik sahibi olabilirler. Ancak bunların hemen çoğu, birkaç ecnebi dili bilmelerine karşın manevi olarak fakir olarak yaşamlarını sürdüreceklerdir. Manevi fakirlikten bu çocuk ve gençler ruhsal dengesizlik içerisinde (psikolojik rahatsızlıklar) bocalanabilir, hayatlarının sonuna kadar mutsuz olabilirler.
Böylesi durumlarda maddi ayağı oluşturan "para" yalnız başına insanı mutlu etmeyebiliyor. Çünkü manevi ayağını da geliştirememiş insan, çoğu zaman boş bir çuval gibi çökebiliyor.
Bilim adamları ve sosyal yaşam uzmanları, ana dilinin insanın ruhsal sağlığı açısından aşağıdaki konularda hemfikirdirler:
1. Ana dilimizi çocuklarımıza öğretebilirsek, çocuklarımız asimile olmazlar.
2. Ana dili, dil öğrenmede çok sağlam bir temel oluşturduğundan çocuklarımız, ihtiyaç duydukları yabancı dilleri daha doğru ve daha çabuk öğrenebilirler.
3. Kendilerine güvenleri artar.
4. Çocuklarımız dengeli bir kişilik sahibi olurlar.
5. Asi olmazlar. Teröre bulaşmazlar.
6. İş hayatlarında başarılı olurlar.
7. Dengeli, yani sağlıklı büyüyeceklerinden çevrelerine ve global dünyada içinde yaşadıkları topluma veya toplumlara rahat uyum sağlayabilirler.
Eğer bizler, çocuklarımıza ana dilimizi öğretebilirsek, hem halkımıza ve hem de çocuklarımıza karşı MANEVİ BORCUMUZU ödemiş olacağımızdan biz anne ve babalar da MUTLU olabiliriz.
Ana dilimizi ciddiye alabilirsek, kendimizi yani kişiliğimizi ciddiye almış oluruz.
Ana dilimize önem verebilirsek, maneviyatımıza önem vermiş oluruz.
Ana dilimizi kararlı olarak çocuklarımıza öğretme veya öğretilmesini sağlayabilirsek, gerçek anlamda çocuklarımızın geleceğine önem vermiş oluruz.
Sevgili hemşerilerim!
Çocuklarınıza ana dilinin hayati önemini anlatınız.
Türkiye okullarındaki seçmeli Zazaca derslerine çocuklarınızı kayd ediniz. Çocuklarınızın bu derslere düzenli olarak devam etmesini sağlayınız.
Çevrenizdeki Zazaca kurslarına düzenli olarak katılınız.
Almanya'nın Kuzey Ren Vestfaliya Eyaleti 2017 yılında, Zazaca´yı menşey dili dersi statüsünde RESMEN tanıdı. 2018/2019 yılında başta Duisburg şehri olmak üzere tüm eyalet çapındaki Alman okullarında bu derslere başlanacaktır. Tüm Zaza menşeyli anne ve babaların bu işi ciddiye almaları gerekmektedir. Bu eyalette yaşayan anne ve babaların, çocuklarının devam etmekte oldukları okullara giderek, çocuklarını (Şubat 2018 sonuna kadar) Zazaca dersleri için kayd etmelidirler.
Hepinize şimdiden maddi ve manevi olarak güçlü, sağlıklı, dengeli, huzurlu bir 2018 yılı diliyorum.
Hakkı Çimen, Aralık 2017