ZAZA DİLİ DERSLERİNİN TÜRKİYE´DE KREŞ VE OKULLARDA OKUTULMASI
Hakkı ÇİMEN*
ÖZET
Her dil tüm insanlık için bir kültür mirasıdır. Zazaca’da, sadece Zaza halkı için değil tüm Türkiye ve insanlık için önemli kültür miraslarındandır. Kültür mirasları ancak geliştirilip yaşatılırsa bize ve gelecek kuşaklara yarar sağlayabilir. Bir ülkenin kalkınması için ruhen ve bedenen sağlıklı, iyi eğitim almış insan gücü lazımdır. İnsanı hasta olan ülkeler gelişemez.
Araştırmalar, çocuk ve gençlerde ruh sağlığının oluşmasında anadilin önemli rol oynadığını; anadili eksikliğinin kişilik gelişmesini negatif etkilediğini, bu eksiklikle büyüyen çocuk ve gençlerin ruhi dengesizlikler yaşadığını ve topluma yararlı olmak yerine yük olabildiğini; globalleşen dünyada çok dilliliğin önem kazandığını; anadilini iyi öğrenen çocuk ve gençlerin, yabancı dilleri daha çabuk ve doğru öğrenerek okul ve iş hayatında başarılı olduğunu ispatlamıştır. Zazaca’yı araştırıp geliştirmek ülkemize sadece yarar sağlar. Bu iş için alt yapı oluşturma zaruriyeti vardır:
1. Avrupa Konseyi, 25 Temmuz 1977 tarih ve 77/486/EEC sayılı direktifinin 126 ve 127. maddeleri ve Avrupa İnsan Hakları Antlaşmasıyla Avrupa´da köken dillerinin okullarda okutulmasını yasal güvenceye bağlamıştır. Türkiye de yerel dillerin okullarda okutulmasını yasal güvenceye kavuşturmalıdır.
2. Tunceli ve Bingöl üniversitelerimizde Zaza Dili ve Edebiyatı Enstitüleri ve fakülteleri açılarak öğretmenler yetiştirilmeli, müfredat programları hazırlanmalıdır.
3. Zazaca, yoğun konuşulan bölgelerdeki kreş ve ilköğretim okullarında okutulmaya başlanmalıdır.
* Öğretmen/yazar, xhakki@aol.com
Eğer devletimiz, yerel dillere ülkemizin zenginliği olarak bakabilirse, halihazır da Zazaca’yı rahat konuşabilen insan potansiyeli mevcut olduğundan, elimizde yeterince Zazaca dil kayıtları bulunduğundan, Zazaca ders materyalleri, kitap ve yayınlar giderek çoğaldığından Zazaca rahat gelişebilecek, kaybolma tehlikesi ve tehdidi ortadan kalkabilecektir. Tüm bunların uygulanabilmesi için anadili hakkının, bir insanlık hakkı olduğunu samimi kabul edebilen demokratik bir dünya bakışıyla devletin maddi ve manevi desteğine ihtiyaç vardır.
GİRİŞ
1.1 Kültür mirası olarak dil
2.1. Sağlıklı eğitimin ülke gelişmesindeki önemi
3.1. Çocuk ve gençlerde ruh sağlığının oluşmasında ana dilinin oynadığı rol
3.2. Çocuk ve gençlerin kişilik gelişmesinde ana dilinin oynadığı rol
4.1. Globalleşen dünyada çok dilliliğin önemi
4.2. Ana dilinin önemi ve yabancı dilleri öğrenmede oynadığı rol
4.3. Çok dilliliğin okul ve iş hayatındaki önemi
5.1. Türkiye´de ve yurt dışında Zaza çocuklarının durumu
5.2. Çoğunluk ve azınlık dillerinin bibirlerine etkileri
6.1. Zaza Dili`nin, Türkiye´de ihtiyaç duyulan bölgelerdeki kreş ve temel eğitim okullarında okutulması
6.2. Zaza Dili´nin, Türkiye`nin kreş ve okullarında okutulabilmesi için alt yapı-
nın oluşturulması
1.1 Kültür mirası olarak dil
Dil olmazsa insanın, ister yazılı ister sözlü, düşündüklerini anlatması mümkün olmaz. Tarihte uygarlık yaratmış olan tüm halkların kültür miraslarını ancak onların dilleri aracılığıyla bizlere bıraktıkları eserlerden anlayabiliyoruz. Eğer Sümerler, Hititler ya da Mısırlılar, yarattıkları maddi ve manevi zenginliklerini taşlara ya da tabletlere dilleriyle yazmasalardı, bugün onların yaşamış olduklarından haberimiz bile olmazdı. Bu bakımdan dil bilgi birikimlerini günümüze taşıyan en önemli etkinliktir. Kültür, bir halkın tarihi gelişmesi sürecinde yarattığı maddi ve manevi değerlerinin tümüne denir. Bugün yediklerimiz, içtiklerimiz, ilaçlarımız, giyeceklerimiz; bunları üretmek için kullandığımız araçlar, metotlar, taktikler, inançlar v.s. nin çoğunun ilk biçimleri geçmişte bulunmuştur. Geçmişte yapılan irili, ufaklı ne kadar buluş varsa, dil aracılığıyla günümüze gelmiştir. Dil aracılığıyla günümüze gelen bilgi birikimleri, çağın gereklerine ve çağın sundugu imkânlarla hergün daha da geliştirilmektedir. Dil, bir halkın maddi ve manevi tüm bilgi ve tecrübe birikimlerini bünyesinde taşır. Eğer dil olmazsa bir halkın bize bırakabileceği birçok şey kaybolup gidebilir. Bu nedenledir ki, dünyanın herhangi bir köşesindeki herhangi bir halkın yarattığı bir dil ve o dilin bünyesinde barındırdığı birçok maddi ve manevi değer, eğer geniş düşünebilirsek tüm insanlık için bir kültür mirasıdır. Ülkemizde kaybolması planlanmış ve proğramlanmış tüm diller, eğer sahip çıkıp yaşatabilirsek hepimizindir. Zaza dili de dahil bu diller kaybolursa, hepimizin kültür mirası kaybolacaktır demektir.
2.1. Sağlıklı eğitimin ülke gelişmesindeki önemi
Uzun dönemler özgür olmayan bir halk çok acı çeker. Bir halk ancak uzun dönemlerde özgür olmazsa ana dilini terk edebilir. Dilini terk etmek zorunda bırakılan bir halkın mensupları, zamanla asimilasyon yoluyla başka bir halkın kültür mantığının işleyişine tabii olmaya mecbur edilebilir. Yabancı bir kültür mantığının işleyişine tabii olmak zorunda bırakılanların sosyal ve ruhsal bakımdan sağlıklı olmalari düşünülemez. Çekilen maddi ve manevi acılar, yalnız bir halkın dilini ve ortak aydiyetini öldürmez ve aynı zamanda o halktan arda kalanları hasta eder. Böyle özgürlükleri yok edilerek eğemene tabii edilmeye çalışılan insanlar, yaşadıkları ülkenin gelişmesinin önünde uzun vadede engeldirler.
Çocuk ve gençler için sağlıklı eğitim, insanlarımızın ana dillerine yasak ve engeller koyarak gerçekleşmez. Bu nedenlerden Türkiye´de eğitim sistemi yeniden gözden geçirilmelidir. Hangi dilden olursa olsun, vatandaşların ana dillerini öğrenme ihtiyacı, devletin eğitim kurumlarında karşılanmalıdır. Geçmişte yapılan hataların telafi edilmesine çalışılmalı; insanlar, dil ve kültürleriyle rehabilite edilmedirler. Ancak tüm insanlarımız, insanlık haklarına kavuşursa, ülkemize huzur hakim olur. İç huzuru olan bir ülkenin kalkınmaması için, dogal felaketler dışında hiç bir şey engel olamaz.
3.1. Çocuk ve gençlerde ruh sağlığının oluşmasında ana dilinin oynadığı rol
Ana dili, çocuk ve gençlerin sadece anne, baba ve diğer akrabalarıyla günlük beylik konularda konuşma ve anlaşmalarını sağlamaz. Ana dili, aile ve tüm akrabaların geçmişiyle (tarih) çocuk ve gençler arasındaki en önemli köprüdür. Bu köprü tahrip edilirse, şu andaki çocuk ve gençlik kuşağıyla yaşlı kuşağın birbirleriyle olan sosyal ve ruhsal ilişkileri bozulur. Diğer bir deyimle ana dilini konuşamayan çocuk ve gençlerin, ebeveynleri, akrabaları ve mensubu oldukları halkın tarihiyle ilişkisi kesilir. B. Akarsu´nun, “W.Humboldt´da Dil-Kültür Bağlantısı” kitabında: “Hayvan yüzyıllar boyunca konuşup yazamadığı içindir ki, hayvanın tarihi yoktur. Oysa insanı tarihsel yapan durmadan gelişmesi, dünyasını boyuna genişletmesi, yeniye açılması, yeniyi aramasıdır. Bunu sağlayan da insanın temel niteliği olan dili ve bu dili oluşturup geliştirme yeteneğidir. [1] dediği gibi anadilini öğrenerek bü yümeyen çocuk ve gençlerin tarihi olmaz. Kendi tarihini öğrenemeden büyüyen çocuk ve gençler yetişkin yaşa geldiklerinde, “Nereden geldim?” sorusunu er geç kendilerine soracaklardır. Birey bu soruya doyurucu cevap alamayınca zamanla sıkıntıya girebilecek, kendisiyle olması gereken iç barışı bozulabilecektir. İç barışı bozulan insan ruhi dengesizlikler geçirebilecek, topluma yararlı olması şöyle dursun çevresiyle uyum sağlamayarak topluma zararli olabilecektir.
Ebeveynleri, akrabaları ve halkının kültürünü anlamayan çocuk ve gençler, her ne kadar egemen dili konuşup yazabilseler de; mevcut pazar ekonomisini egemen dilde kavrayarak maddi olarak zenginleşseler de, manevi olarak hep kendilerini fakir ve dolayısıyla bir boşlukta bulacaklardır. Bunlardan küçük bir azınlık maddi güce kavuşsa dahi, ana dilinden kopan halkın çoğu, o ülkenin fakirlerini oluşturacaktır. Maddi ve manevi fakirleşen kitle zamanla huzursuzluğunu ülke geneline taşıyarak, hem ülkenin huzurunu bozacak ve hem de gelişmesini engelleyecektir.
3.2. Çocuk ve gençlerin kişilik gelişmesinde ana dillerinin oynadığı rol
Her ülkenin çocuk ve gençleri, o ülkenin geleceği olarak kabul edilir. İsveçli yazar A. Lindgren´e göre, çocukların kişilikleri ilk beş yaşlarında biçimlenir.[2] İlk beş yaşlarında ana diliyle büyüyemeyen çocuklarda mayalanan kişilik ileri ki yaşamında hem çocuğun kendi iç barışını bozabilir ve hem de ülkenin sosyal yaşamındaki ilişkilerini olumsuz etkiler.
Bu konuya dair uluslararası bilimsel çalışmalar, çocukların hayatlarının ilk yıllarından başlayarak ana dilini konuşup yazabilirlerse, ana dilinin kişiliklerinin gelişmesinde olumlu bir rol oynadığında hemfikirdirler. Tersine azınlık statüsüne itilmiş bir etnik grubun çocuklarının ana dillerini öğrenmeleri eğemen kültürce engellenirse, çocuklarda kişilik bozuklukları kaçınılmaz hale gelir. Kanada´nın Toronto Üniversitesi´nden J. Cummins: “Eğemen kesimce anadili aşağılanarak asimile edilen çocuk ve gençler, çağdaş eğitim hakkından yoksun bırakılıyorlar. Diğer yandan da anadili eksikliği, çocukların ebeveynleriyle iletişimlerini hasta hale sokar. Bu olumsuzluklar, gerek çocuk ve gerekse ebeveynleri için vahim sonuçlar “verhängnisvolle Folgen” doğurur.” diyor.[3]
Ülkemizde son 80 yıllık devlet politikası, Zaza kökenlilerin ana dillerini konuş ma yazma özgürlüğünü yok etti. Devlet yaptırımları sonucu önemli bir kesim Zaza ana dilini konuşamaz hale sokuldu. Ana diliyle bağları kesilen birçok genç, itildiği kişilik bozukluğundan ötürü ülkemizin sosyal ve siyasal yaşamında olumsuz rol oynadı. Son 80 yıllık dönemde birçok değer ilk beş yaşlarında heder edildi.
4.1. Globalleşen dünyada çok dilliliğin önemi
Globalleşen dünyada insanların, karşılıklı birbirlerinin dillerinde kendilerini ifade etmeleri sadece ticari açıdan değil, bir bütün olarak kültürel bir alış verişi cazip hale sokmaktadır. Almanya´da son 30 yıllık öğretmenliğim esnasında, Alman çocuklarıyla yabancı kökenli çocukların kültürel olarak karşılıklı birbirlerinden öğrendiklerini, hiç bir okul veya üniversite proğrami bu kadar yapıcı ve bu kadar kısa zamanda çocuk ve gençlere veremez, diye düşünüyorum. Anadolu köylerinden Avrupa, Kanada, Avusturalya´ya göçertilen birçok insanımız, oralara dil ve kültürlerini taşırken, gittikleri ülkelerin kültürleriyle zamanla haşir neşir oldular ve birçok yeni şey öğrenerek ufuklarını genişlettiler. Böylesi ilişkilerin yanı sıra modern teknik ve medya sayesinde dünya insanlarının birbirilerine olan yabancılıkları gün geçtikçe azalıyor. Çok dilli eğitim her geçen gün daha da önem kazanıyor.
4.2. Ana dilinin önemi ve yabancı dilleri öğrenmede oynadığı rol[4]
İyi bir bina yapabilmek için, öngörülen binaya göre nasil ki iyi kazılmış sağlam bir temele ihtiyaç varsa, yabancı dilleri iyi öğrenebilmek için de iyi öğrenilmiş ana diline ihtiyaç vardır. Yani bir insanın ana dili, yabancı dilleri öğrenebilmek için temel teşkil eder.
J. Cummins, ana dili yardımıyla çocukların 2. dili (çoğunluğun, eğemen) çabuk ve doğru öğrenebilmelerini kolaylaştırdığına dair şu misali veriyor: “Azınlık çocukları, ana dilinde öğrendikleri kavram ve mantık becerilerini okulda çoğunluğun dilinde de kullanabilirler. Mesela, ana dillerinde saat okumayı öğerenen çocuklar, öğrenenecekleri 2. dilde, yani genel okul dilinde saat konzeptini yeniden öğrenmek zorunda kalmazlar. 2. dilde sadece yüzeysel değişikliklerle saati okuyabilirler.”
Bu misalde olduğu gibi, ana dilini iyi öğerenmiş bir çocuk, ana diliyle öğrendiği kavram ve dil becerilerini, yeni bir dili öğrenmede kolaylıkla kullanabilcektir. Çocuk günlük yaşamında birçok kelime ve kavramın manasını, ana dilinde daha önce öğrenmiş olduğundan, sadece yeni dildeki karşılıklarını öğrenmesi gereke ceğinden işi kolaylaşacaktır. Bu şekilde ana dili çocuğa, 2. dili ve diğer yabancı dilleri öğrenmede önemli bir avantaj sağlayacaktır.
4.3. Çok dilliligin okul ve iş hayatındaki önemi
Birden çok dili konuşup yazabilen çocuk ve gençler, devam ettikleri okulun sosyal hayatında kabul görür. Genel olarak sosyal yaşama uyum problemi olmayan çocuklar, okulda başarılı olurlar. Bu bakımdan çok dillik öğrenciye yalnız okula uyumu kolaylaştırmaz, aynı zamanda dersleri en verimli şekilde takip etmeyi sağlar. Okulda öğrenilenlerin iyi diplomalarla belgelenmiş olması, meslek eğitimini de ilerideki iş hayatını da kolaylaştıracaktır.
Dünya giderek globalleştiğinden, çok dil bilen insanların kendi ülkesi dışında da iyi iş bulmaları, genel kültür ve refah düzeylerini yükseltmeleri mümkündür.
5.1. Türkiye´de ve yurt dışında Zaza çocuklarının durumu
“Zararın neresinden dönülürse kardır.” atasözü tarihi siyasi hatalar için de geçerlidir. Öyle ki Türkiye´nin sosyal yapısı, iç barışı yakalamaktan hâla çok uzakta. İnsanlarımız, devletimizin geçmişte yaptığı siyasi hatalardan ötürü bugün de mağdur durumdadırlar. Birçok insanımız yanlış siyasetin oluşturduğu mağduriyetten Türkiye´de ve yurt dışında ruhsal dengesizlik içindedir. Eğer gelen iktidarlar, geçmişteki siyasi hataları yüceltip gelenek halinde devam ettirirlerse, insanlarımızın mağduriyeti de kuşaklar boyu sürüp gidecektir. Yanlış zihniyetler, insan haklarına saygı temelinde değişmezse, birçok insani değerimizin küçük yaşlarında telef edilmesi sürdürülecektir. Bu şekilde ülkemizin çağdaş, kalkınmış bir refah ülkesi olması mümkün olmayacaktır.
Zaza insanı, geçmişinden ötürü rehabilite edilmedir. Mevcut tarihi yanlış kanılar ve bu yanlış kanılarla birlikte Anadolu´daki çoğunluğun zihnine oturtulan önyargılar, medya ve okullar aracılığıyla sağlıklı proğramlar oluşturularak aydınlığa kavuşturulmalıdır. Etnik ve dini bakımdan homojen bir toplum yapma yanlışı ve sevdasından vazgeçilmelidir. İnsanlarımızın özlemini çektiği temel insan hakları, yasalarla güvence altına alınmalıdır. Temel insan haklarına saygılı olmak sözde kalmamalıdır.
Almanya´nın Duisburg şehrindeki Dersim Cemaati’nin ricası üzerine, Psikolog E. Schulz-Goldstein´in, Duisburg okullarında Zaza dilinin okutulması konusunda hazırladığı bilirkişi raporunda; “Ruhsal bunalımlarını terapi etmeye çalışırken bilincine ulastığım Dersimli gençlerin Almanya´da hapishaneleri doldurmakta olduğuna inanıyorum. Öyle ki ana dili yasağı bu gençlerde anne ve babaya karşı sevgiyi öldürmüştür. Sevgi yokluğundan bu gençler uyuşturucu yardımıyla kendilerini “terapi” etmek mecburiyetinde olduklarına inanıyorlar. Bu gençlerin çoğunluğu, utanılası bu durumda “kendi başına otorite” havasında kırminelleşmektedir.”[5]
Bugüne kadar Türkiye´de Zaza çocuklarına Türkçe tek seçenek olarak sunulmuştur. Oysa Türkçe hiç bir zaman Zaza çocuklardaki ana dili eksikliğini gideremez. Çünkü Türkçe dili, Zaza çocuk ve gençlerin ebeveynlerinin, akrabalarının ve halkının ruh halini, dili ve kültürünün mantığının yerini alamaz. Zaza dili yasak olduğundan Türkçe´yle düşünmeye mecbur edilen çocuk giderek çıktığı kabuğa, yani ailesine, akrabalarına ve halkına yabancılaşır. Ailesi ve yakın çevresi Zaza Dili mantığıyla düşünmeye devam edeceğinden, kendi çocuğuyla anlaşmaları önce zorlaşacak ve giderek mümkün olmayacaktır. Biribirini anlamama zamanla tarafların karşılıklı hayal kırıklığına uğramasına neden olur. Erlangen-Nürnberg Üniversitesinden M. Schreiner´in, şu tesbiti ana dilinin eksikliğinin felaket sonuçlarını en iyi özetliyor: “Mehrsprachigkeit und die Bedeutung der Muttersprache” adlı makalesinde: “Çocuğun ana dilinin aşağılanması aile içinde bölünmeye zemin hazırlar. Buna karşın eğitim sisteminde çocuğun ana diline yer verilmesi aile bölünmesini önleyerek, çok kültürlü bir yaşamın temelini oluşturur.”[6]
Bu şekilde ana dilinin yokluğu nedeniyle gençlerde, anne ve babaya karşı sevgi öldürüldüğünden zamanla ruhsal bunalımlar başlar. Ruhsal bunalımlar sonucu bireyin hayatı, seri olarak devrilen domino taşları gibi ard arda gelen uğursuzluklarla çıkmaza girer. Çocuk ve gençler, okul ve öğrenmeyi, kendilerini pozitif geliştirmeyi terk ederler. Kendileriyle aileleri arasındaki ilişkiler, ana dilinin yokluğundan ötürü gittikçe bozulur. Çocuk ve gençler ya içlerine kapanarak “deli” damgasını yer, ya da tersine çevrelerinde huzursuzluklar çıkararak asileşirler. Bu bireylerde intihar etmek de bir 3. seçenektir.
Türk Edebiyatı da ana dilini, ana sütü ile eşit seviyeye yüceltir. Hakikatten bebekleri ana sütüyle büyütmenin en sağlıklı yol oldugu konusunda tıp bilimi hemfikirdir. Ana sütü eksikliği nasil ki bir takım hastalıklara kapı açıyorsa, ana dilinin eksikliği de çocuk ve gençlerde ruhsal ve sosyal bunalımlara yol açtığı, uzmanlarca uzun süreli yapılan gözlem ve araştırmalarla ispatlanmıştır. Ruhsal ve sosyal bunalımlardan ötürü yaşadığı topluma uyum sağlayamayan insanlar, hem kendilerine ve hem de çevresine zarar vereceklerdir. Yaşadıkları ülkede, kalkınma için üretime katılmadıkları gibi üretimin ve kalkınmanın önünde engel teşkil etmeye devam edeceklerdir. İşte bu nedenledir ki geçmişteki hatalardan bir an önce ders çıkarılarak, diğer temel haklar gibi insanlarımızın ana dili hakkı yasa-
larca geri verilmeli, devlet imkanlarıyla olumlu proğramlar geliştirilerek zararlar telafi edilmelidir.
5.2. Çoğunluk ve azınlık dillerinin bibirlerine etkileri
J. Cummins, “Die bedeutung der Muttersprache mehrsprachiger Kinder für die Schule”adlı makalesinde: “Eğer bir çocuğun diline saygı gösterilmiyorsa, o çocuğa saygı gösterilmiyor demektir.” diyor. Bu sade sözün çok acık dile getirdiği gerçekten hareket ederek, ülke olarak çocuklara verdiğimiz kıymeti yeniden gözden geçirmeliyiz. Ülkemizde azınlık statüsüne itilmişlerin ana dilinin, çoğunluğun (eğemen) dilini olumsuz etki edeceği yanlış kanısı eğemendir. Oysa bu konudaki yeni bilimsel veriler hiçte böyle olmadığını; tersine ana dilini bilen bir çocuğun, çoğunluğun dilini hem çok çabuk öğrendiğini ve hem de kösteklemediğini, tersine gelişmesine katkıda bulunduğunu ispatlamıştır. Azınlığa itilmişlerin diline özgürlük verilir de okullarda okutulursa, aynı şekilde çoğunluğun dilinin de, azınlık dilini olumlu etkileyeceği de doğrudur.
J. Cummins: “Son 35 yılda yapılan 150´yi aşkın araştırma, Alman filozofu Goethe´nin, sözünü doğrulamaktadır.” tesbitinde bulunuyor. Gerçekten bir insan dil karşılaştırmalarını ancak birden çok dili bildiğinde yapabilir. Sadece Türkçe bilen bir insanın, ikinci bir dil bilmediğinden, kendi bildiği dili bir başka dille karşılaştıramayacaktır. Bu insan, karşılaştırma yapamama eksiği nedeniyle kendi dilinin yasalarını anlayıp kavramakta güçlük çekecektir.
Zazaca hiç bir zaman Türkçe´ye zarar vermez. Ana diliyle büyüyen Zaza çocuklar, Türkçe´yi hem çabuk öğrenir ve hem de iki dil arasında karşılaştırma yaparak dil yasalarını daha hızlı kavrar. Çocuklarımız, “ana sütü” gibi temiz ve helal olan ana diliyle büyürlerse, yalnız Türkçe´yi çabuk ve doğru öğrenmekle kalmazlar. Anne ve babalarına karşı sevgi ve saygıları zedelenmez. Dengeli bir ruhsal ve sosyal gelişme içerisinde büyüyeceklerinden asileşmezler. Okul, meslek eğitimi ve sonra iş hayatında başarılı olarak toplumumuza yararlı olurlar.
6.1. Zaza dilinin, Türkiye´de ihtiyaç duyulan bölgelerdeki kreş ve temel eğitim okullarında okutulması
Zaza dili gibi diğer Anadolu dilleri, devlet okullarında okutulma imkanına kavuşturulmalıdır. Ana dili Türkçe olmayan bu insanlar da vergi vermekte, askerlik hizmeti yapmaktadırlar. Devletimiz artık 1. sınıf vatandaş, 2. sınıf vatandaş ayırımı ve muamelesi yapmaktan vazgeçmelidir. Anadolu´nun tüm çocuklarına eşit derecede, 1. sınıf insan olarak saygı göstermelidir.
Eğer Zaza ailelerin çocukları, hakikatten 2. sınıf vatandaş olarak algılanmıyorsa, ihtiyaç duyulan bölge ve mahalelerdeki kreş ve okullarda bu çocuklara Zaza dili derslerini alma imkanları sağlanmalıdır. Devletin desteğiyle her çocuğun, devlet okullarında ana dilini öğrenmesi yalnız Zaza diliine tabii olanların dengeli gelişmelerini sağlamaz, aynı zamanda ülkemizin iç barışına hizmet eder. Avrupalıların, Kanadalıların ülkelerinde dillerimize göstermekte oldukları saygıyı, devletimiz de ülkemizde Türkçe dışındaki dillere göstermelidir. Ancak o zaman gerçekten çocuk haklarına, insan haklarına saygılı bir ülke olduğumuzu söyleyebiliriz.
6.2. Zaza Dili´nin, Türkiye`nin kreş ve okullarında okutulabilmesi için alt yapının oluşturulması
Zazaca´yı araştırıp geliştirmek ülkemize sadece yarar sağlar. Bu iş için alt yapı oluşturma zaruriyeti vardır. Avrupa ve Almanya aşağıdaki kanunlarla, devlet okullarında köken dillerinin okutulmasını yasal güvenceye kavuşturmuşlardır.
1. Avrupa Konseyi, 25 Temmuz 1977 tarih ve 77/486/EEC sayılı direktifinin 126 ve 127. maddeleri ve Avrupa İnsan Hakları Antlaşması’yla Avrupa´da köken dillerinin okullarda okutulmasını yasal güvenceye bağlamıştır.
2. Alman Anayasasının 2. ve 3. maddeleri
3. Kuzey Ren Vesfaliya Eyaleti Köken Dili Yönetmeliği, yani (21.12.2009) ve Kuzey Ren Vesfaliya Eyaleti Eğitim Yasası 2 (10). maddesi: (RdErl. des Ministeriums für Schule und Weiterbildung NRW vom 21.12.2009 (BASS 13-61 Nr. 3)[7]
4. Kuzey Ren Vesfaliya Eyaleti Eğitim Bakanlığı Tebligler Dergisi (BASS 13-63Nr.3 ve 12-05 Nr.5)
5. Kuzey Ren Vesfaliya Eyaleti Uyum ve Eylem Planı 8. maddesi
6. Avrupa İnsan Hakları Antlaşması
Türkiye’de Anadolu dillerinin devlet okullarında okutulmasını yasal güvenceye kavuşturmalıdır. Anayasal güvence sağlandıktan sonra, Zaza halkınının yoğun olarak yaşadığı bölge ve mahalelerdeki kreş ve ilköğretim okullarında Zaza dili okutulmaya başlanmalıdır. Bu bölge ve mahalelerde bu işe uygun bazı kreş ve ilkögretim okulları pilot kreş ve ve pilot okul olarak seçilerek işe başlanmalı; zamanla ülke genelinde ihtiyaca göre kreş ve okulların sayısı çoğaltılmalıdır.
Bu tarihi iş için ana dili hakkının, bir insanlık hakkı olduğunu samimi kabul edebilen demokratik bir dünya bakışıyla devletimizin maddi ve manevi desteğine ihtiyaç vardır.
Eğer devletimiz, yerel dillere ülkemizin zenginliği olarak bakabilirse, hâlihazırda Zaza dilini rahat konuşabilen insan potansiyeli mevcut olduğundan; elimizde yeterince Zaza dil kayıtları bulunduğundan; bu iş için ders materiyalleri, kitap ve yayınlar giderek çoğaldığından, Zaza dili rahat gelişebilecek, kaybolma tehlikesi ve tehdidi ortadan kalkabilecektir.
Son 30 yılda Avrupa´da yoğun bir şekilde Zaza dili alanında çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalarla sözlü olarak zengin olan Zaza dilinin yazılabilmesinin alt yapısı oluşturuldu. Zaza dilinde gazeteler, dergiler yayınlandı. İlk öyküler, masallar, romanlar, oyunlar, senaryolar yazıldı ve yazılmaya yayınlanmaya devam ediyor. Zazaca/Türkçe sözlükler yapıldı. Zaza Edebiyatı yazılı hale getirildi. Diller bilimi ışığında, Zaza dilinin grameri Zazaca/Almanca ve Zazaca/Türkçe yazıldı.[8]
Zaza Dili´nin okutulması için lazım olan ders materiyalleri az olmasına rağmen, kreş ve okullarda işe başlamak için yeterlidir. Ben, ilkokullarda okutulmak üzere 1., 2. ve 3. sınıflar için Zazaca okuma ve yazma ve on cıvarında resimli çocuk kitaplarını yayına hazırlamış bulunuyorum. Eğer devletimiz yeşil ışık yakıp bu işe maddi ve manevi destek verebilirse, şüphesiz ders kitaplarının sayısı ve kalitesi zamanla artacaktır.
Zaza dilinin ülkemizin eğitim kurumlarında okutulabilmesi için, devletimizden sonra Tunceli ve Bingöl Üniversitelerimize en büyük işler düşüyor. Bu üniversitelerimizde Zaza Dili ve Edebiyatı enstitüleri ve fakülteleri açılarak öğretmenler yetiştirilmeli, müfredat proğramları hazırlanmalıdır.
Devletimize, üniversitelerimize ve hepimize iş düşüyor. Çünkü hepimiz aynı geminin içindeyiz.
[1] B. Wilhelm, Von Humboldt´da Dil – Kültür Bağlantısı“, 2.baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul 1984, s.113
[2] Lindgren, A., “Niemals Gewalt” Alman Yayincilar Birliginin kendisine verdigi “Baris Ödülü” töreninde yaptigi konusma, 1978 Frankfurt
[3] Cummins, J., „Die Bedeutung der Muttersprache mehrsprachiger Kinder für die Schule, Universität Toronto/Kanada, 2000, www.laga-nrw.de/.../cummins_bedeutung_der_muttersprache.pdf
[4] Gogolin, I., Neumann, U., „Schulbildung für Kinder aus Minderheiten in Deutschland 19891999“, Waxmann Münster 2001; Kalpaka, A., „(Erst-)Sprache - Muttersprache - Zweisprachigkeit ”, www.migrationboell.de/.../Kalpaka_Sprache_1997
[5] Schulz-Goldstein, E., „Gutachten zur Vorlage beim Schulamt in Duisburg“, Berlin 2011
[6] Schreiner, M., „Mehrsprachigkeit und die Bedeutung der Muttersprache“ ,Universität Erlangen-Nürnberg www.regierung.niederbayern.bayern.de/.../v8_21_schreiner.pdf
[7] NRW, „RdErl. d. Ministeriums für Schule und Weiterbildung vom 21.12.2009 (BASS 13-61 Nr. 3)“
[8] Selcan, Z., „Grammatik der Zaza Sprache“, W&T Verlag, Berlin 1998; Pamukçu, F. Gramerê Zazaki, Tij Yay. Ist. 2002