Hırsızlık da kültür mü? Ne yazık ki evet. Halkların dillerindeki dualar, beddualar, küfürler, folklor, müzik, inanç gibi hırsızlık da halkların kültürlerinin bir parçasıdır. Hırsızlıklar milliyetçilik öncesi dönemde ganimet için savaştırma teşvikçisi iken, 1789 Fransız İhtilalinden sonra tamamen millileşti. Anadolu, İran, Ortadoğu, Uzak Asya, Afrika, Latin Ameika halkları geri kalmışlığın karanlığında bir keçi yüzünden birbirlerini boğazlarken, Avrupa´nın milli devletleri, bu ülkelerin birçok maddi ve manevi zenginliklerini çalarak kendi ülkelerine taşıdılar.
Eski Ahit´te tanrı, Hz. Musa´nın, Sumer Hamurabi Kanun Taşından esinlenerek oluşturduğu 10 maddelik yasaklar sıralamasında 7. sıradaki "hırsızlık yapma!" maddesi, Rönesans- Reform Avrupası kültürü tarafından relativleştirildi. Hristiyan Batı da, İncil´deki 10 maddelik yasakların tersine hırsızlık yapıyor. Milli devletlerde, milliyetçilik adına zayıf halkları kesme; değerlerini savunma gücü bulunmayan halkların maddi ve manevi milli değerlerini çalma çırpma tamamen legalleşmiş bulunuyor.
Avrupa´nın milli devletleri bu işe, tarihin önceki dönemlerinde yüksek kültür uygarlığı yaratmış, ancak 17. yüzyılda Avrupa'ya göre geri kalmış halkların dillerini analiz ederek başladılar. Çünkü her halkın bilgi ve kültür birikiminin tüm sırları ana dillerinde saklıdır. Dillerin analiziyle, o halkın yiyeceklerden ilaçlara, giyeceklerden ateş yakmaya, edebiyatlarından folkloruna, ruhsal zayıflıklarından güçlü yanlarına kadar ki tüm tekniklerini incelediler. Batı, daha önce var olan bilgi ve teknikleri geliştirerek, kendi icatlarıymış gibi copyright hakkını ebediyen üzerlerine tapuladı; bilgi ve tekniklerin kaynağını inkar etti.
Güçlü milletler, egemenlikleri altına aldıkları güçsüz milletlerin tarihini kendi milli çıkarlarına göre yazdılar, yazıyorlar. Güçlü milletler, güçsüz milletlerin tarihini yok ederken, onların tarihlerinin şanlı yönlerini ve tarihi kişiliklerini kendilerine mal etmeyi de ihmal etmiyorlar. Bu bir milletin tarihini çalmaktır.
Milletimizin tarihi, en çok milliyetçi Kürt örgütleri tarafından çalınmıştır. Milliyetçi Kürt örgütleri, çalmış oldukları genç tarihimiz üzerinden dünya kamuoyunu kandırarak taraftar ve silahlı güç toplamış, kapital oluşturmuş, lobi sahibi olmuşlardır.
Zaza milletinin Kürt milletiyle, birçok farklı yanlarının yanı sıra bazı ortaklıkları da vardır. Benzer farklılıklar ve ortaklıklar Kürt ve Türk milletleri arasında da vardır. Ancak nasıl ki Türk milleti, Kürt milletinden ayrı bir milletse; Zaza milleti de Kürt milletinden tamamen ayrı bir millettir.
Bu gerçeklere rağmen:
1. Milliyetçi Kürt örgütleri, 1919/21 Qoçkiri Zaza Direnişini, dünya kamuoyuna Kürt İsyanı olarak yutturmuşlardır. Topal Osman milislerinin yanı sıra Hamidiye Alayları artıklarından oluşan Kürt milisleri, İttihat Teraki -Kemalist egemenliğinin emrinde bu Zaza Direnişini kanlı bir şekilde bastırmışlardır. Milliyetçi Kürt örgütleri ve çifte ajan olduğu kabul edilen Baytar Nuri´nin göz açık propaganda ve tedbirleriyle başta Zarife ve Alişer olmak üzere tümü Alevi Zaza kökenli olan Qoçkiri Direnişi kahramanlarını Kürt kahramanları ilan etmişlerdir. Alişer´in ve Zarife Hanım Zaza'ydı. Bunların, bugün örnekleri bol olan dil asimilasyonu sonucu Zazaca Kurmanci karışımı "Kırdaşki" olarak adlandırdığımız dil konuşuyor olmaları bu gerçeği değiştirmez.
2. Şeyh Sait´in 1925 yılında Kemalizm'e karşı yürütmüş olduğu direniş, o dönem Kürt ileri gelenleri ve Kürt milis güçlerinin Kemalist devletle işbirliği sonucu yenilmiştir. Bu gerçeğe rağmen milliyetçi Kürt örgütleri bu direnişi de "Kürt direnişi" olarak gösterip, halkımızın acısını sömürüyorlar. Kürt örgütleri, 1925 Şeyh Sait Direnişini, "Kürt direnişi" olarak propaganda ederek Zaza halkının bilinçsiz (bilgisiz ve tecrübesiz) kesimini Kürt olduğuna inandırıp devlete karşı kendi milli hedefleri için kışkırtıp kullandılar ve kullanmaktadırlar. Aynı güçler dünya kamuoyunu da bu yalanlarına inandırarak "Zaza acısını" milletlerarası arenada sömürmektedirler.
3. Milliyetçi Kürt örgütlerinin en büyük hırsızlığı, 1937/38 Dêsim Alevi Zaza Soykırımını "Kürt katliamı" olarak propaganda etmeleridir. 1938 Dêsim Soykırımı Alevi Zaza halkına yapılmıştır. Bu konuda hiç bir şüphe yoktur. Dêsim´de ahalisi 1938 Soykırımında kesilen köylerin hemen tümü Zazaca konuşmaktadır. Soykırımdan canlı şahit olarak kurtulan yaşlı kesimle yapmış olduğumuz ses kayıtları, bu soykırımda kesilenlerin ezici çoğunluğunun Alevi Zaza olduğunu ispatlamaktadır. Sözünü ettiğimiz ses kayıtlarında, özellikle devletin emrindeki Kürt askerlerin emirleri uygulayan tetikçi ve süngücü oldukları sık sık vurgulanmaktadır.
Milliyetçi Kürt örgütleri, soykırım sonrası silahsız, öndersiz, sahipsiz olan halkımızın tarihi ve milli acısını çalmıştır. 1937/38 de Desim ileri gelenleri kadrosunun tümü Alevi Zaza'ydı. Değişik yöntemlerle tümü yok edilen bu kadronun Kürt etnik kimliğiyle hiç bir alakası yokken, Kürt örgütleri bu kişiliklerin ölülerini hergün Kürt milliyetçiliği ve Zazaları kürtleştirme malzemesi yaparak kullanmaktadır. Bu politik hırsızlıkla soykırıma uğrayan halkımızın arkada kalan kuşakları, yalan yanlış yayayan milliyetçi Kürt örgütleri tarafından her gün yeniden soykırımdan geçirilmektedir.
Ne yazık ki Dünya kamuoyu, 1938 Dêsim Soykırımını, Kürt milletine yapılmış bir katliam olarak bilmektedir. Çünkü Kürt örgütleri, Zaza halkının en zayıf anında katliam ve soykırımdan gelen tüm acılarını sömürme yolunu seçtiler. Zaza halkı, arka arkaya gördüğü üç büyük mezalim (1919/21 Qoçkiri katliamları, 1925 Piran veya Şeyh Sait katliamları ve 1938 Dêsım Soykırımı) neticesinde tüm önder kadrosunu kaybetti. Kürt örgütleri, katliam ve soykırım neticesinde Zaza halkının en zayıf yıllarında Zaza tarihini kendi milli çıkarları için çaldılar. Kürt örgütlerinin, sözde olan Kürt Zaza kardeşliğinin tüm arka planını bu hırsızlıklar oluşturmaktadır.
Kürt örgütlerinin yanı sıra solcu görünen ancak Ermeni milliyetçisi olan örgütler de Zaza tarihini ve milli acısını çalma eğilimindedirler. Ermeni nasyonal sosyalistleri (milliyetçileri), kilisesi v.s. 1938 Dêsim Alevi Zaza Soykırımını, 2. Ermeni katliamı olduğunu propaganda etmeye çalışma terbiyesizliği içerisindedirler.
Türk devleti bir yandan diyaneti kullanarak Sünni Zazaları, Zaza milli değerlerinden koparmaya; diğer yandan Alevi örgütlerini kullanarak, özellikle 1938 Dêsim Alevi Zaza Soykırımını, genel olarak bir Alevi katliamı göstertmeye çalışmaktadır. Devlet, bu yolla uzun vadede 1938 Dêsim Soykırımının Alevi Türkmenlere yapılmış bir katliam olduğuna insanları inandırarak, soykırımın Desim İtikati özelliğini ve Zaza etnik yanını silme eğilimindedir.
Birçok maddi ve manevi değerinin yanı sıra tarihi çalınan milletler, son yüzyıllarda uyanarak milli değerlerine sahip çıkmaktadırlar. Zaza halkında da bunun tersini beklemek yanlıştır. Geçmişte veya günümüzde Zaza milli bilinci eksikliğinden milliyetçi Kürt örgütlerine çalışan Zaza kardeşlerimizin çoğu köklerine dönme çabası içerisindedirler.
Geçmişin olaylarını; Alevi ve Sünni kışkırtması da dahil, analiz eden genç Zaza kuşakları geçmişten ders çıkarmaya çoktan başlamıştır.
Aynı şekilde solculuk ve devrimcilik adı altında çalışan ve aslında Ermeni milliyetçiliği yapan gruplara sempatiyle bakan, onlara acıma duygusallığıyla hareket eden kardeşlerimizin sayısı da gün geçtikçe azalmaktadır.
Türkleştirme hastalığı içerindeki Türk milliyetçisi Alevi örgütlerine çalışan Alevi Zazalarda da olumlu bir devinim gözlemekteyiz. Alevi Zazalar, Alevi örgütlerinin Dêsim İtikatını bozarak Alevi Zazaları Türkleştirmelerine karşı çıkıyorlar. Alevi zazaların, Alevi dernekleri bünyesindeki cem ve cemaatlerini Zaza Dilinde yapma eğilimleri giderek artmaktadır.
Zaza Rönesans'ını gerçekleştirmemiz mümkündür. 6-8 milyonluk Zaza nüfusu, oylarını, Zaza Dili lehine isabetli kullanabilmelidir.
Zaza halkı oylarını bilinçli kullanabilirse, bugüne kadar siyasi nedenlerden Zaza Dilini, Kürt Dilinin gölgesine sokan devlet, Zaza Dili´nin Kürtçe'den daha kadim ve başlı başına bir dil olduğu gerçeğinden hareketle üniversitelerde ve seçmeli ders müfredatındaki Zaza Dili aleyhine olan, bilime ters, hatalı tutumunu düzeltecektir.
Zaza halkının Zazaca televizyon kanalına acilen ihtiyacı vardır. Zazaca TV kanalı, devlete karşı tüm görevlerini yerine getiren Zaza halkının da hakkıdır. Seçimlerde Zaza halkından rey isteyen kişi ve partilere, Zaza Dilinden yana çalışmalarını şart koşarak reyimizi kullanabilirsek bu hakkı almamız kolaylaşacaktır.
Başta internet olmak üzere mevcut teknikler dünyaya dağılmış halkımıza, Zaza birliği oluşturmak için birçok fırsatlar sunmaktadır.
Zaza Dilini ve kültürünü seven, sayan her insanın kendini bilgi ve tecrübe açısından geliştirmesi; mevcut çalışmalara maddi ve manevi destek için elini taşın altına sokması lazımdır.