ÖĞRT. GÖR. M. Fatih ÇİÇEK: SİYASET DİLİ OLARAK ZAZACA

ÖĞRT. GÖR. M. Fatih ÇİÇEK: SİYASET DİLİ OLARAK ZAZACA

SİYASET DİLİ OLARAK ZAZACA

M. Fatih ÇİÇEK*

ÖZET

 Zazaca dilinin içinde bulunduğu durumun değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonucunda bir dilin yaşatılması için gerekli olan asgari şartların neler olabileceğini konu alan tebliğimiz dört bölümden oluşmaktadır. Bu çalışma, Zazaca’yı “siyaset diliyapmayı başaramadığımız vakit, Zazaca’nın kesinlikle bir sonraki nesilden itibaren dergi ve kitaplarda, kütüphanelerin raflarında kalan bir dil olmaktan öteye gitmeyeceğini ifade etmektedir. Bu çalışmada, Zazaca’nın ancak “siyaset dili” olması halinde yaşabileceğini tespiti ve bu tespitin sonucunda gerekli çözüm önerileri ile bu sürece katkı sunmayı hedeflemektedir.

GİRİŞ

Dil; var olmanın farkındalığını yaratan en büyük unsur, kimliğin oluşmasının ve özgürlük ifadesinin en büyük aracıdır. Dil, geçmişten günümüze yaşadığımız dünyada her zaman sevinçlerin ve acıların ifadesi için ortak bir araç olmuştur. İnsanlar sevinçlerini ve acılarını dilleri aracılığı ile ifade etmektedirler. Toplum, kullandığı dil ile özdeşleşir ve bu dille hayat bulur.

 “Siyaset, hükümet etkinliklerinin yapı ve içeriğini etkilemek için gücün kullanılmasını sağlayan araçları kapsar. Hükümet aygıtının dışındaki insanların hükümeti etkileyebilecekleri pek çok yol vardır”.1

“Siyaset öyle bir olgudur ki toplumdaki her alanla, her kurumla, her birey ya da topluluklar ile ilişkisi bulunmaktadır. Bireylerin doğumundan ölümüne kadar içinde bulundukları sosyalleşme süreçleri (aile, arkadaş çevresi, okul, çalışma yaşamı, vb) önemli ölçüde güç ilişkilerinden meydana gelmektedir.”2

*    Memur-Atılım Üniversitesi Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi Yüksek Lisans Öğrencisi,   kasmansolhan@hotmail.com

1       Anthony Gidens, “Sosyoloji” 1.Baskı, Kırmızı Yayınları,  2008, s.1072

2       “Sosyolojiye Giriş”, 2.Baskı, Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2010, s.73

1.DİL VE SİYASET İLİŞKİSİ

Dil ve siyaset dünyamızı şekillendiren iki önemli unsurdur. Toplumun şekillenmesindeki en büyük etkenlerinden biri hiç şüphesiz dildir. Ukrayna’nın şuan ki toplumsal yapısını inceliğimizde aynı ırk ve dine mensup olan toplumların kullandıkları dil farklı olunca, kullanılan farklı dillerin etkisi ile yeniden şekillendiğini görebiliyoruz. Ukrayna, “tamamı Ortodoks olmasına rağmen, ülkenin sadece Batısı Ukrayna dili konuşuyor. Dahası, ülkenin bu kesimi, Doğudaki Ortodoksların aksine Papanın dini liderliğini de kabul ediyor. Ülkenin Doğu kesiminde ise, Rusça konuşuluyor ve burada yaşayan insanlar kendilerini Ortodoks medeniyetinin merkez ülkesi olan Rusya’ya ait hissediyorlar”.[1]

Dil sadece kültürel bir olgu olamadığı gibi, yalnızca düşüncelerimizi aktarma aracı da değildir. Dili bir kalıba koyup ona göre yön vermek mümkün değildir. Dili sadece düşüncelerimizin aktarma aracı olarak görmeyen ünlü düşünür Wittgenstein: “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.”[2] sözü bunu en iyi şekilde ifade etmektedir.

Dilin sınırlanması veya belirli kalıplar ile ifade edilmesi, tıpkı bir meyve ağacının budanmış haline benzemektedir. Meyve ağacının bu hali her ne kadar tanımsal olarak meyve ağacı olma özelliğini ifade etmeye devam etse bile bunun dışında diğer yaban ağaçlarından farklı bir anlam ifade etmediği bir gerçektir. Dilin sınırlarını belirleyen ve onun ufkunu açıp, dünyasını güzelleştiren, anlamlaştıran hiç şüphesiz o dilin ruhunu en güzel şekilde ortaya koyan siyasettir. Dil ve siyaset işlevsel olarak her zaman bir arada bulunmuş ve biri yol haritasını çizmiş, diğeri o yolu ifade etmenin aracı olmuştur.

İlk insanın yaratılması ile birlikte var olan dil, yasaklı meyvenin yenmesini telkin eden ve bunu kabul eden siyaset ile birlikte, dünya sahnesinde yerini almıştır. Tarih sahnesi dillerin yaşam hikâyeleri ile doludur. Nice medeniyetlerin kendini ifade etmesinde hiç şüphesiz en etkili araç dil olmuştur. Tarih sahnesinden silinen, bununla birlikte Zazaca gibi bu tarih sahnesinde, kendini ifade etmek için rol arayan, yeşermek için çatlaklar aramaya devam eden dillerin hikâyeleri ile doludur. Zazaca bu çatlaklardan boy gösterip yeşermeye çalışırken, bizden de kendisinin yeşermesi ve yaşamını sürdürmesi için gerekli çabayı sarf etmemizi bekliyor. Bütün diller gibi Zazaca da mensubu olduğu toplum tarafından sahiplenmesi ve içselleştirilmesi ile bu çatlaklardan filizlenip, hayat bulabilir.

 Zazaca’nın hak ettiği değere kavuşması, yakalandığı bu amansız hastalığı yenip ölüm döşeğinde kalkması için, Zazaca dilinin “siyaset dili” haline gelmesi gerekiyor. Siyaset dili kavramı, Zazaca dilinin var olan toplumsal hayatın içine çekilmesi, bu toplumsal hayatın içinde yaşam bulmasıdır. Zazaca’yı var olan toplumsal hayatın içine çekip onu toplum ile bütünleştiremezsek, bu yapılanlar, kültürel çalışmalar ve iyi niyetten öteye gitmeyecektir.

2.ZAZACA DİLİ

Zazaca, Hint-Avrupa dil ailesine mensup Anadolu’nun yaşayan en eski dillerinden biridir. İstatistikî bilgiler olmamakla beraber Zazaca’nın bugün başta Bingöl, Tunceli, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Muş, Bitlis, Siirt, Ardahan, Adıyaman, Malatya, Kayseri, Sivas, Aksaray il ve ilçelerinde ve Cumhuriyet döneminde başta metropoller olmak üzere değişik bölgesine göç edenler olmak üzere Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan yaklaşık 5 – 6 milyonluk bir kitle tarafından konuşulduğu tahmin edilmektedir.

Son dönemlerde, ulusal ve uluslararası kurumlar tarafından yayımlanan metinlerde Zazaca’nın yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı resmi bir şekilde ifade edilmektedir. Yaklaşık 6 milyonluk bir nüfusa sahip olduğu tahmin edilen Zaza halkının içinde bulunduğu duruma karşın, “2001 yılında Avustralya İstatistik Bürosu verilerine göre, 458,521 toplam nüfusa sahip”[3] Aborjinlerin kullandığı dil, resmi dil ve eğitim dili olarak kabul görmesi, ayrıca devlet televizyonun bu dilde yayın yapması, Zazaca’nın içinde bulunduğu durumu acı bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu karşılaştırma, Aborjinlerin, sayısal azlığı bunları hakketmediği anlamına gelmemelidir. Burada Zazaların niceliksel olan çoğunluğu niteliksel sonuçlar doğurmadığı sonucuna yapılan bir vurgudur.

Dilin korunması ve yaşatılması, sadece o dili kullananların bir görevi değildir. Ancak dilin korunması, yaşatılması isteği ve talebi, öncelikle mensubu olduğu halk tarafından talep edilmelidir. Zazaca’yı yaşatma talebi Zazalardan gelmediği sürece, dilleri korumayı ilke edinmiş ve görev telaki etmiş kurumlar (UNESCO gibi) dahi başarılı bir sonuca gitmesi mümkün değildir. Dil bütün canlı varlıkların uğradığı evrelere göre yaşam bulup hayatını devam edebilmektedir. Dili cansız bir varlık gibi bir fanusa koyup bir tarih boyunca saklayıp korumak mümkün olmadığına göre bunu korumanın ve yaşatmanın yollarına gidilmelidir.

“Bilim insanları, dünya genelinde 6.000 dilin yaşadığını bu yüzyılda yaklaşık yüzde 90’ının yok olacağını kabul etmektedir. Son 30 yılda sadece Kuzey Amerika’da 51 dil yok olmuştur”.[4]

 

Yine, UNESCO’nun 2009 dil atlasına göre; “Türkiye’deki üç dil kayboldu. Ka padokya Yunanca’sı dünyada da son derece tehlike altında. Diyarbakır Lice’deki Kamışlı köyünde konuşulan Mlahso da kayboldu. Suriye’ye göçen köylülerden İbrahim Hanna’nın 1995’te ölümüyle bu dil de öldü. Ubıhça da Tevfik Esenç’in 1992’de ölmesiyle kayboldu”.[5]

“Son üç nesilde yaklaşık 200 dilin öldüğünü, geçtiğimiz yıl Alaka’da konuşulan Eyak dilinin de, bu dili konuşan Marie Smith Jones’un hayatını kaybetmesiyle, kadim bir dilin ölüm haberinin kayıtlara geçtiği”[6] gibi Zazaca konuşan son kişinin ölümü ile birlikte, Zazaca da ölüm haberi tarihe düşen dilden ibaret olacaktır.

               3.“SİYASET DİLİ” OLARAK ZAZACA

UNESCO’nun 2009 yılında ülkemizdeki diğer diller ile birlikte Zazaca hakkındaki açıklamaları bizler için bir uyanış vesilesi olmuştur. Ancak Zazaca’nın içinde bulunduğu durum belirtilenden çok daha vahim bir noktadadır. Zazaca bugün yarı ölü dil haline doğru yol aldığı bir gerçektir. “Bir dil 50 yaşın üzerinde ve de 25 ve 50 yaşları arasındaki yaş grubunda ‘yarı konuşuculara’ sahipse, fakat 25 yaşın altındaki yaş grubunda bu dili konuşan hiç kimse yoksa o zaman bu dil, ebeveynlerden çocuklara aktarımın mümkün olmayacağı için yarı ölü (“moribund”) sayılır”. Üst yaşlardan binlerce, hatta yüz binlerce konuşanı olsa dahi dilin yok olması ancak tüm güçlerin seferberliğiyle ve bu çabanın genel desteğiyle engellenebilir”[7]

Zazaca için önemli bir kazanım ve milat olan Zaza Dili ve Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi bu konularda yeni bir çığır açabilir. Bingöl Üniversitesi bünyesinde yeni kurulan Zaza Dili ve Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi, önümüzdeki dönemde Zazaca için bu ve buna benzer konularda içine alan çalışmalar da yapacağı incelemeler, Zazaca hakkındaki gerçeği çok açık bir şekilde ortaya koyacaktır. Zazaca’nın konuşulduğu bölgeleri incelediğimiz de, Zazaca’nın hızla yarı ölü dil halini aldığını çok rahatlıkla görebiliyoruz. Bugün bu bölgelerde kitle iletişim araçlarının da etkisi ile genç nüfus arasında, Zazaca konuşma oranı hızla azalmaktadır.

Elbette bu sonuçların çeşitli sosyal ve siyasal sebep ve sonuçları bulunmaktadır. Ama şu bir gerçektir ki, günümüzde Zazaca gibi geçmişte yaşamış ama günümüze kadar yaşama şansı bulmamış dillerin müsebbibi, geçmiş dönemin kurtuluş reçetesi olarak görülen, bugün artık var olma iddiasını yitirmiş ulus devlet anlayışıdır. Gelinen süreçte, insanlığın değer yargılarının artması ile bir nebze uygarlaşan insanlık, geçmişte ulus devlet modeli uğruna, yarattığı bu dramlar dan, yok etmeye çalıştığı dilleri ve kültürleri, bugün o günlerden af dilercesine sahiplenmeye, yaşatmaya çalışmaktadır. Üzücü olan bu gayret ve özveri dünyanın bütün coğrafyasında aynı şekilde cereyan etmemesidir. Ülkemizde tıpkı dünyadaki örnekler gibi ulus devlet modeli uğruna, Kürtçe, Zazaca, Lazca ve bunlar gibi birçok kadim dili yok etme pahasına, uygulanan politikalarından dolayı, bu dillerin büyük bir çoğunluğu günümüzde yok olma noktasına gelmiş, kimi diller ise yok olmuştur.

 Kürtlerin, kahramanca Kürtçe’ye sahip çıkmaları ile günümüzde artık bir dünya dili olma rüştünü ispatlamasına karşın, Zazaca ve ülkemizdeki diğer diller için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Maalesef Zazaca bugün yarı ölü (moribund) sayılmaktadır. Çünkü günümüzde Zazaca konuşanlar arasındaki yaş gurubu hızla 25’in üstüne çıkmakta ve bu oran gittikçe artmaktadır. Israrla Zazaca’nın “siyaset dili” olması gerekçesi bu somut durumun varlığındandır. Zazaca’nın içinde bulunduğu durumdan kurtarmanın tek yolu, Zazaca’yı hızla toplumsal yaşamın içine çekerek Zazaca’nın politize olmasını sağlamamızdan geçmektedir.

Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından Şubat 2009 yılında yayınlanan “Tehlike Altındaki Dünya Dilleri Atlası”na göre, mevcut 6 bin dilden 2 bin 500’ünün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu belirtildi. Bu bağlamda UNESCO Başkanı Koiçiro Matsuura yaptığı açıklamada, “Bir dilin ölümü, aynı zamanda kültürel bir mirasın ortadan kaldırılması demektir”[8] ifadesi bir dilin ölmesi veya daha anlaşılır bir ifade ile yok olmasının sonucunun en güzel ifadesidir. Aynı açıklamanın devamında; “Bir dil yok olmaktan nasıl korunabilir” şeklindeki soruya, UNESCO kılavuzunda şöyle yanıt verilir:[9] “Bir dili yok olmaktan koruyabilmek için yapılabilecek en önemli şey insanların o dili konuşabilmesi ve çocuklarına öğretebilmesi için uygun koşulları yaratmaktır. Bu genellikle, azınlık dillerini tanıyan ve koruyan ulusal politikaların, anadili eğitimini destekleyen eğitim sistemlerinin, o dili konuşan toplulukla dilbilimciler arasında bir yazı sistemi ve biçimsel yapı kazandırmak için yaratıcı bir işbirliğinin var olmasını gerektirir. En belirleyici etken dili konuşan topluluğun dile yönelik tutumu olduğundan, çok dilliliği ve azınlık dillerine saygıyı yüreklendiren, bir dili konuşmanın ödev değil, zenginlik olduğunu hissettiren toplumsal ve siyasi bir ortam oluşturmak esastır.”

Bu çerçevede son dönemlerde ulusal ve uluslar arası kurum ve kuruluşlar var olan dilleri yaşatılması ve geliştirmesi için çalışmalar yapılıyor. UNESCO’nun yayımlanan dil atlasında, kullandığı dil ve siyaset bağlantısına dair ifade, burada verilmek istenen mesajın özeti niteliğindedir. Yukarıdaki ifadeler, Zazaca’nın için de bulunduğu durumu ve kurtuluş reçetesini bize açıkça ifade etmektedir. Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 21 Şubat Dünya Anadili Günü öncesinde yayımladığı raporunda, “Tehlike Altındaki Diller Atlası”na[10] göre, Türkiye’de 15 dil tehlike altında. 30’dan fazla dilbilimcinin çalışmalarıyla ortaya çıkan atlasa göre Zazaca da tehlikede ve güvensiz durumda olan diller arasında yer almaktadır.

UNESCO bir dilin ne derece tehlike altında olduğunu sınıflandırmak için dokuz ölçüt kullanıyor:

*  Dilin kuşaktan kuşağa aktarılması

*  Dili konuşan kişi sayısı

*  Dili konuşanların toplam nüfusa oranı

*  Dilin kullanım alanlarında değişiklikler

*  Yeni alanlara ve ortamlara dilin tepkisi

*  Dilin öğrenilmesi, o dilde okuma yazma öğrenilmesi için gerekli materyallerin varlığı

*  Devletlerin ve kurumların tutum ve politikaları, buna dilin resmi durumu ve kullanımı da dahil

*  Toplumun bireylerinin kendi dillerine yönelik tutumu* Dille ilgili var olan belgelerin miktarı ve niteliği.

Zazaca, özellikle 1970’li yıllardan sonra hızla, yazı hayatı ile birlikte müzik sektöründe attığı önemli adımlar ile başarılar yakalamaya başladı. Ancak bu başarılara rağmen toplumsal hayatta kendine yer edinemedi. Bunun için birçok sosyal ve demografik sebep ortaya koyabiliriz. Ama her zaman göz ardı ettiğimiz en önemli sebep hiç kuşkusuz Zazaca’nın ‘siyaset dili’ olamayışıdır. Zazaca’nın Zazaların toplumsal hayatında kendine yer edinememiş olması, yazı ve müzik kültürünün beslendiği siyaset alanın olmayışından kaynaklanmaktadır. Dili yaşatan, ona hayat veren, onu anlamlı kılan en önemli argümanlardan bir tanesi, hiç şüphesiz siyaset kurumudur. Dil ile ifade edilen bir şiir, onunla kaleme alına bir roman, sevgi ile yazılan bir aşk mektubu; bütün bunların siyaset ile birleşmesi, onlara farklı bir anlam katıyor. Bir dilin politize olması ile nasıl hayat bulduğunu dünyanın çeşitli coğrafyalarında sayısız örneklerine rastlamamız mümkün; yanı başımızdaki çağdaş İbranicenin hikâyesinden tutun, Havai dili ve yarı ölü Bretonca’ya kadar. (Bretonca, Hint-Avrupa dil ailesinin Kelt koluna ait dildir. Fransa’nın Breton böl gesinin resmî dilidir.)[11]

 Zazaca’nın ‘siyaset dili’ olması ile yaşam bulabileceğinin en yakın örnekleri; Türkçe dili ve Kürtçe dilidir. Türkçenin Orta Asya’da başlayan var olma süreci, toplumsal hayatımızın içinde yer bulması tam olarak Cumhuriyet ile birlikte olmuştur. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, Genç Osmanlılar ile başlayan süreç, İttihat ve Terakki ile güçlenmiş ve en sonunda Cumhuriyet’in ilanı ile nihai hedefine ulaşmıştır. Bu süreç içinde bulunduğu toplum adına travmatik bir durum yaratsa bile, Türkçe adına son derece önemli bir kazanım olmuştur. Türkçe’nin günümüzde bu kadar güçlü ve dünyanın dört bir yanında kullanılması, Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan sürecin bir sonucudur. Zorunlu olarak toplumsal yaşantımızın bir parçası olan Türkçe, Zazaca’nın da bu günkü konumda olmasının diğer bir olumsuz sonucudur.

Kürtçe’nin politize olması aynı dönemde olsa bile onun hayat hikâyesi tam tersi bir şekilde oluşmuştur. Türkçe’nin resmi dil halini alması ile başlayan ulusalcılık harekâtı, Kürtçe için tam tersi bir sonuç yaratmıştır. Kürtçe, Cumhuriyet’in ilanı ile başlayan toplumun dilinin Türkçeleştirme politikalarının kurbanı olmuştur. Ülkemizde kullanılan ikinci büyük dil olan Kürtçe, Cumhuriyet öncesinde, kendi özerk bölgesinde toplumsal hayatın içinde ve özellikle medreselerde eğitim dili olması hasebi ile kendi varlığı korumuştur. Ancak Cumhuriyet ile birlikte ulusal devlet politikaları benimsenmesi ile başta Kürtçe olmak üzere Türkçe dışındaki dillere karşı uygulanan inkâr ve ret politikası ve ardından 1980’li yıllarda tamamen yasaklanması ile Kürtçe’nin politize olmasına yol açmıştır. Kürtçe’ye karşı gösterilen bu haksız tavır, tam tersi bir etki yaratmış ve Kürtlerin dillerine karşı olan sahiplenme duyguları giderek artmasına yol açmıştır. Kürtçe’nin politize olmasına yol açan bu süreç, Kürtçe’nin belki de dünyada başka bir örneği olmayacak bir şekilde, ‘eğitim dili olmadan edebiyat dili olmasına’ yol açmıştır. Eğer Cumhuriyet ilan edilmeyip, Türkçe’nin tek dil olarak kabul edilmesi ile Kürtçe’ye karşı ise ret ve inkâr politikası uygulanmamış olsaydı, bugün Zazaca için taşıdığımız endişeler kadar olmasa bile, bu diller içinde endişe duyuyor olacaktık.

4.  ÇÖZÜM:

Konunun temel çözümünü; Zaza halkı, Zazaca’yı kendi toplumsal yaşamın içine yerleştirip, içselleştirdikten sonra, kendi öz benliğinden başlayarak, hayatının her noktasına aldığı Zazaca’yı ‘siyaset dili’ haline getirdikten sonra, toplumun diğer katmanlarına yayarak bir başarı sağlayabilir. 2009 yılında Zazaca’nın yaşatılması için yapılan imza kampanyası ile Zazaca’nın nasıl hayat bulabileceğine dair çözüm önerileri aşağıda tekrar belirtilmektedir.

 

4.1.  Demokratik Hak olarak Anadil ve Zazaca’nın Geleceği [12]

Zazaca’nın varlığını sürdürebilmesi ve yok olma tehlikesinden kurtarılabilmesi için herhangi bir dilin ihtiyaç duyduğu azami yaşam ortamının oluşturulması gerekir.  Bunun için aşağıda kısaca değinilen şartların sağlanması gerekmektedir.

4.1.1.  Demokratik Hak Olarak Anadil

En temel insan haklarından biri olan  anadilini kullanmak, geliştirmek, anayasal koruma altına almak ülke demokrasisinin bir göstergesi olacaktır. Zazaca ve Anadolu’da konuşulan diğer diller de anadil tanımına ve statüsüne alınıp evrensel normlara uygun hale kavuşturulmalıdır. Yok olmakta olan dilleri koruma altına alacak eğitim programları geliştirilmelidir. İki dilli eğitimin mümkün olduğu alanlarda müfredatta iki dilde eğitime yer verilebilmeli, yerel dillerin yok olmaya yüz tuttuğu  yerlerde ise en azından  anadil dersi konulabilmelidir.

4.1.2.  Okuma-Yazma  Kampanyası

Türkçe’de zaman zaman uygulanan okuma yazma kampanyası, Anadolu’nun tüm yerel dillerinde de uygulanmalı, bu konudaki yasal engeller kaldırılarak bu kampanyalar bütün yerel dillerin yanı sıra Zazaca’nın yoğun olarak konuşulduğu bölgelerde Zazaca okuma yazma etkinliklerinin düzenlenmesi ve bu tip çalışmaların desteklenmesi gerekir. Halk Eğitim Merkezleri, yetişkinlere yönelik yürütülecek bir okuma yazma kampanyası için  uygun  bir eğitim kurumudur. Bu anlamda başta Halk Eğitim Merkezleri olmak üzere sivil toplum kuruluşlarında yapılacak okuma yazma kurslarına yönelik düzenlemeler yeniden ele alınmalı ve bu konudaki yasal düzenlemelerdeki eksiklikler giderilmelidir.

4.1.3.  Bilimsel Araştırmalar

Türkiye’nin kendi coğrafyasındaki kültürel varlıkları üzerinde yapılan bilimsel çalışmaların seviyesi, sahip olduğu ekonomik güç ile orantısızdır ve uluslararası bilimsel sıralamada çok gerilerdedir. Özellikle sosyal bilimler alanında Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesi, Türkiye’nin en az araştırılan bölgesidir. Herkesin malumu olduğu gibi bilimsel doğruların üretilmediği yerde hurafeler hâkim olur. Genelde Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin tarihi, etnografyası, özelde Zazaların tarihi, etnografyası ve Zazaca, Türkiye’deki üniversitelerde çağdaş dilbilimsel yöntemlerle araştırılması, bunların uluslararası bilim çevrelerinin saygınlığını kazanmış bilimsel araştırma merkezlerine kavuşturulması, bunun için gerekli düzenlemelerin ve özendirici tedbirlerin alınması gerekir. Yerel dilleri içine alan çalışma ve araştırmalarda bilimsel kurumlar, üniversiteler, eğitim kurumları ve uzmanlık kuruluşlarının etkin olarak faaliyette bulunacağı yasal zemin ve düzenlemeler bulunmadığı için bu çalışma ve araştırmalar amatörce yapılmaktadır. Bu konuda da bir takım gelişmelerin olması, özellikle yöremizde, Bingöl Üniversitesi’nde kurulan Zaza Dili ve Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi yanı sıra, Dicle Üniversitesi’nde, Ankara Üniversitesi ile İstanbul Üniversitesi gibi köklü eğitim kurumlarında Zaza dillinin araştırılabileceği bir enstitü, en azından bir üniversitede Zaza Dili ve Edebiyatı bölümü ve diğer tür kurumsallaşmaların gerçekleştirilmesi gereklidir.

4.1.4.  Zazaca Yer Adlarının İadesi

Kökenleri binlerce yıl öncesine dayanan birçok kültürün bir arada yaşadığı Anadolu’da, Cumhuriyet’e kadar bu çeşitliliğin bir göstergesi olarak yer adları da farklı dillerde bulunmaktaydı. Cumhuriyet’ten sonra Anadolu’nun birçok yöresinde olduğu gibi Doğu coğrafyasında da binlerce yıllık Zazaca yer adları değiştirilerek bir takım Türkçe isimler verilmiştir. Zazaca, yoğunluklu olarak Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde hâlâ konuşulan bir dildir ve doğal olarak halk arasında eski tarihi yer adları günlük yaşamda kullanılmaktadır. Bir halkın hafızasından tarihine, atalarına tanıklıklarının göstergesi olan bu isimlerin silinmek istenmesi büyük bir haksızlıktır. Bu haksızlığın bir an önce düzeltilip eski Zazaca yer adlarının resmi olarak iade edilmesi, bir gereklilik olarak görünmektedir.

4.1.5.  Basın Yayın ve İfade Özgürlüğü

Bir ülkede demokrasi ve çağdaşlığın en önemli göstergelerinden biri de ifade, basın yayın özgürlüğüdür. Bu anlamda Zazaca ve diğer yerel dillerde basın yayın özgürlüğünün yasal güvence altına alınması ülke demokrasisinin gelişmişliğinin de bir göstergesi olacaktır. Ülkemizde basın yayın özgürlüğü, kaybolmakta olan dillerin ve kültürlerin  yok oluşunu kısmen yavaşlatarak insanlığın kültürel zenginliğinin korunabilmesine bir ölçüde katkı sağlayabilecektir. Bununla birlikte seçim kanununda yapılacak değişiklik ile Zazaca ile birlikte diğer diller de Türkçe dışında seçim propaganda izninin verilmesi gerekmektedir.

4.1.6.  TRT Bünyesinde Zazaca’ya Müstakil Bir Kanal Ayrılması

TRT bünyesinde müstakil bir kanalın Zazaca’ya ayrılması gerekmektedir. Zazaların Türkiye’nin 3. büyük etnik grubu olduğu dikkate alındığında, hâlihazırda TRT 6’da sınırlı bir şekilde uygulanan bir yayının adaletsiz bir uygulama olduğu ve Zazaca’ya bir katkı sunmadığı bir gerçektir. Tam gün yayın yapacak bir kanalın açılması gerekmektedir.

4.1.7.  Hizmet Dili Zazaca Olmalı

Bakanlık ve bağlı kuruluşlar; “Toplumsal anlamda bilinçlendirme, bilgilendirme, iletişim kurma, diyalog oluşturma” görevleri de bulunan kurum ve kuruluşlar, Zazaların yoğunluklu olarak yaşadıkları bölgelerde “hizmet dili” yaklaşımıyla Zazaca hizmet vermelidir. Zazaların yoğunluklu olarak yaşadığı bölgelerde hizmet dilinin Zazaca olması, kurumsal çalışmaların halka duyurusunun yerel yoğunluklu dilde yapılması dilinin yaşaması için hayatî önemi haizdir.

4.1.7. 1. Valilik / Kaymakamlık

Zazaların yoğunluklu olarak yaşadığı bölgelerde hizmet dilinin Zazaca olması kriterine binaen Zazaların yoğunluklu olarak yaşadığı şehirlere Zazaca bilen vali, Zazaların yoğun olarak yaşadığı ilçelere de Zazaca bilen kaymakam ve yöneticiler atanmalıdır.

4.1.7. 2. Belediye

Zazaların yoğunluklu olarak yaşadığı bölgelerde hizmet dilinin Zazaca olması gerekliliğine binaen, belediye hizmetlerinin yerel dil ile de halka duyurulması, her belediyenin mutlaka en az 2 dilde site hazırlaması, broşür ve afiş çalışmalarını Zazaca yapması sağlanmalıdır.

4.1.7. 3. Sağlık

Zazaların yoğunluklu olarak yaşadığı bölgelerde hizmet dilinin Zazaca olması açısından öncelikli olarak Zazaca bilen doktor, hemşire, ebe vb. sağlık personelinin istihdam edilmesine önem verilmelidir.

4.1.7. 4. Eğitim

Zazaların yoğunluklu olarak yaşadığı bölgelerde hizmet dilinin Zazaca’nın seçmeli ders olarak okutulması gerekir.

4.1.7. 5. Dini Hizmetler / Diyanet İşleri Başkanlığı

Zazaların yoğunluklu olarak yaşadığı bölgelerde hizmet dilinin Zazaca olması kriterine binaen dini hizmetlerin Zazaca olarak halka sunulması sağlanmalıdır. Ataması yapılacak görevlilerin Zazaca bilmesine önem verilmeli, hutbeler ve vaazlar Zazaca olarak halka sunulmalıdır.

4.1.7. 6. Kültürel Hizmetler / Kültür Bakanlığı

Zazaların yoğunluklu olarak yaşadığı bölgelerde hizmet dilinin Zazaca olması kriterine binaen, mezkûr bölgelerde Kültür Bakanlığı Devlet Tiyatroları aracılığıyla Zazaca oyun sergilemeli ve Zazaca eserlerin yayınlanması ile ilgili bakanlıkça teşvik ve desteklenmelidir.

Sonuç olarak, Zazaca dilini politize etmeden, Zazaca dilini “siyaset diliyapmayı başaramadığımız zaman, Zazaca’nın kesinlikle bir sonraki nesilden itibaren dergi ve kitaplarda, kütüphanelerin raflarında kalan bir dil olmaktan öteye gitmeyeceğini kabul edip, Zazaca’yı “siyaset dili” haline getirerek, Zazaca’nın yaşatılmasına dair, bireyden topluma doğru politikalar üretmeli ve bu yönde Zazaca için hareket alanı yaratılması gerekmektedir.



[1] Samuel Hungtington, “Medeniyetler Çatışması”, 1.Baskı, Okuyan Us Yayınları, 2002,  s.244

[2] S.Süreyya ÖNDER, “Kürt‘e kurt, ABD‘ye Kuzu“, Radikal Gazetesi, http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&Date=24.12.2010&ArticleID=1033817

[3] tr.wikipedia.org, “Avustralya Aborjinleri”, http://tr.wikipedia.org/wiki/Avustralya_Aborjinleri

[4] tr.wikipedia.org. “Dil ve Lisan” http://tr.wikipedia.org/wiki/Dil_(lisan)

[5] Paris BİA Haber Merkezi,  “ Türkiye’de 15 Dil Tehlikede”,http://bianet.org/bianet/print/112702unesco-turkiyede-15-dil-tehlikede

[6] www.iyibilgi.com, “Yok Olan Diller”  http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=110489-

[7] tr.wikipedia.org, “ Dil (Lisan)” http://tr.wikipedia.org/wiki/Dil_(lisan)

[8] www.iyibilgi.com, “Yok Olan Diller”  http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=110489-

[9] Paris BİA Haber Merkezi, http://bianet.org/bianet/print/112702-unesco-turkiyede-15-dil-tehlikede

[10] Paris BİA Haber Merkezi, “Türkiye’de 15 Dil Tehlikede” http://bianet.org/bianet/print/112702unesco-turkiyede-15-dil-tehlikede

[11] tr.wikipedia.org. “Dil(Lisan)”,http://tr.wikipedia.org/wiki/Dil_(lisan)

[12] www.solhan.net. “Zazaca İçin Demokratik Haklar İstiyoruz İmza Kampanyası” http://solhan. net/imza (İsmail Söylemez yönetiminde başlatılan bu çalışma; İmza kampanyası bitimi sonucunda,  tarafımdan başta Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz olmak üzere, Bingöl Milletvekilleri Yusuf

Coşkun ve Kazım Ataoğlu ile birlikte çeşitli Kamu Kurum ve Kuruluşlarına sunulmuştur.)


Paylaş