HAKKI ÇİMEN : ZAZA HALKINDA YABANCILAŞMA VE NEDENLERİ

HAKKI ÇİMEN : ZAZA HALKINDA YABANCILAŞMA VE NEDENLERİ

1. GENEL OLARAK YABANCILAŞMA

Yabancılaşmanın sözlük anlamı bir seyin, bir kimsenin ayit olduğu şeyden veya toplumdan uzaklaşması; daha önce mensubu olduğu şey ve toplumla ortak yanlarının azalması veya kopması durumu. Bu kavram kişinin yabancılaşma anına kadar içinde yaşadığı ruh halini ve çevreyi beğenmemesi, doyurucu bulmaması, giderek yadırgaması ve dolasıyısıyla mevcut ruh halini ve çevreyi terk ertmesini anlatır. Umutsuzlaşma. Normal olandan sapma. Kişinin kendi kendisinden ve mensubu olduğu toplumdan uzaklaşması.

Psikanalist Freud yabancılaşmayı Oedipus kompleksiyle ilişkilendirerek Antik Çağa kadar geriye götürür.

Feurbach´a  göre yabancılaşma dini kökenlidir. 

Hegel yabancılaşmayı, insanın bir zat yarattığı değerlerden uzaklaşması durumu olarak değerlendirir.

Marx, işçinin kendisine ve emek harcıyarak yarattığı ve ancak kendisinin olmayan değere karşı tiksinti duyması ve dolayısıyla kendisini de yadırgaması olarak ifade eder.

Daha birçok düşünürün görüş bildirdiği yabancılaşma hayatın birçok alanında karşımıza çıkar: İnsanın ailesine, akarabasına, eşine ve işine yabancılaşması. Anadolu´da genocid, katliam, sürgün ve sistematik siyasi baskılar, terör sonucu insanların etnik köklerinden kopartılması. Hasta kemalist siyasetin Anadolu´dan Avrupa´ya ve dünyanın diğer kıtalarına sürdüğü binlerce işçi ve köylünün yurduna, kültürüne yabancılaştırılması, v.d..

Yabancılaşmayı hazırlayan birçok neden vardır. Bunlar ekonomik, toplumsal (siyasi),  teknolojik nedenler olarak sıralanabilir.

Bu yazımda Osmanlı, Türkiye, Ermenistan devletlerinin, Ermeni, Kürt örgütlerinin, halkımızın kendi değerlerine yabancılaşmasında oynadıkları rol ve kemalistlerin sağ kol olarak çalıştırdıkları Alevi örğütlerinin, Zaza halkını nasıl kullandıklarını ve tüm bunların bunca uzun kullanma sürecinde halkımızda oluşturdukları yabancılaşma üzerinde duracağım.

2. OSMANLI VE T.C.´NİN ZAZA HALKINDA OLUŞTURDUĞU YABANCILAŞMA

Osmanlı, 1514 Çaldıran Savaşından sonra Anadolu halklarını Alevi ve Sünni şeklinde böldü. Bunların arasına Alevi - Sünni kan davasını soktu. Bu kan davasıyla uğraşan Alevi Turkmenler Sünni Türklere, Alevi Zazalar Sünni Zazalara giderek yabancılaştı. Bir zat devlet tarafından, Alevi Zazalara karşı üretilen (Seyhülislam Ebussud´un fetvaları) önyargılar, zamanla kesin yargı olarak insanların bilinçaltlarına oturtuldu. Dönemin eğemen güçleri tarafından İslam dininin iç çelişkileri kötüye kullanılarak, Alevi ve Sünni Zazalarda ilk yabancılaşma bu şekilde başlatıldı.

1920 de Osmanlı Devleti resmen tarihe karıştıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti, halklarımızın kaderini tayin emeye başladı. T.C. kaderimizi tayin etmede hayatın her alanında şiddet kullandı. Katliam ve soykırım yaptı. Yalan üzerine oturtulan bir tarih yazdırdı. Bu yalan tarihi okul, kışla, camii ve üniversitelerinde okuttu. İslamı türkleştirerek kullandı. Türk faşizmi, kullandığı aşırı şiddeti her vesilede Batı´ya kabul ettirmek ve Batı´ya karşı  amaçlarının homojen bir Türkiye yaratmak ve ‘köktendinci‘ şeklinde ifade ettiği ‘gerici İslam´ı durdurmak olduğu şeklinde dile getirdi. Faşist iktidarlar, Batı kamuoyuna karşı, „Eğer biz iktidardan düşersek, ‘gerici İslam´ başınıza bela olur.“, diyerek zaman kazandılar.

Dünyanın birçok ülkesinde aynı dili konuşan, aynı kültürü icra eden etnik kökeni aynı olan birçok halk değişik dinlere mensup olabiliyor. Ve inanç farklılığına rağmen, karşılıklı saygı ve barış içerisinde yaşayabiliyor.

Almanya´da halkın çoğunluğu Katolik ve Protestan mezheplerine tabiidir. Almanlar mezhep kavgasını 18. yüzyılın sonunda sona erdirmişlerdir. Her iki mezhebin mensupları demokrasi paydasında birleşmekte ve birbirlerinin inanç biçimlerine saygı göstermektedirler. Almanya´da bu iki mezhep dışında başka inançlar da vardır. Alman toplumu, demokratik anayasa hükümlerinin garantörlüğünde mevcut tüm inançlara da saygılıdır.

Türkiye´de Türkler Alevi ve Sunni olmak üzere iki mezhebe dahildirler. Alevi ve Sunni Türkler, Türk kimliği altında hareket etmekte ve her vesilede tüm Türklerin ortak değerlerini savunmakta ve korumaktadırlar. Varsayalım ki, birisi veya bazı gruplar çıksa ve Türkçe´nin, Arapça´nın bir şivesi olduğunu savunsa, bu kişi ve gruplara tüm Türkler anında tepki göstereceklerdir. Türklerin bu tavrı, şiddet kullanmadıkları sürece doğrudur. Çünkü Türkler, Türkçe gibi Türkleri oluşturan değerleri korumak zorundadırlar. Aksinde zamanla Türkçe ve Türkler olmaz.

Zaza halkında Türklerdekinin aksine bir durum var. Beş yüzyıllık şiddet, takip, katliam ve soykırımların desteğinde yapılan beyin yıkamayla Alevi Zazalar Sunni Zazalara ve Sunni Zazalar da Alevi Zazalara karşı önyargılı hareket etmekte ve birbirlerini küçümseyerek yadırgamaktadırlar.  Bu yadırgama ve yabancılaşma neticesinde kendi milli değerlerini (dil, kültür) koruyamamaktadırlar. (bak. H. Çimen,“SOĞUTMA TAKTİKLERİ“, Tavz  Net)

Çünkü Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti takip, şiddet ve yalan propagandayla aynı dili konuşan, aynı coğrafyayı paylaşan aynı etnik kimliğe mensup Zaza halkını birbirine yabancı hale sokmuştur.

2.1. Zaza Dili´nin Zayıflatılması ve Yabancılaşma

1923 ten itibaren kısa bir süre önceye kadar aralıksız sürdürülen devlet zulmü insanlarımızı çok derinden sarstı. İnançlarını, dilini, kültürünü, tüm değerlerini alt üst etti. Devlet yalnız insanlarımızın fiziklerini ortadan kaldırmakla (soykırım, katliam) kalmadı, tüm manevi değerlerini, tek dil ve tek millet (Türk) için zulüm yaparak bozdu.

Türküye okullarında İngilizce, Almanca, Fransızca gibi ecnebi diller serbestken, devlet yaklaşık bir yüzyıl boyunca Zaza çocuklarına, hazır konuşmakta oldukları anne sütleri gibi aziz ana dillerini konuşmalarını, kanun yaparak ve şiddet kullanarak yasakladı ve kadim Zaza dilini zayıflattı.

Devlet, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu´daki okulları, çağdaş okullar olmak yerine faşizmin desteğinde birer asimilasiyon (türkleştirme) fabrikası olarak çalıştırdı. Bu okullar bilime ve  demokrasiye değil, Türk faşizmine hizmet ettiler. Tüm branşlarda Türk ırkçılığının işlendiği bu okullar, Zaza çocuklarının kendi halkına, kendi dil ve kültürüne yabancılaşmasını hedef aldılar.

3. SUNNİ ZAZALARDA YABANCILAŞMA

Özellikle T.C., kemalist dönemde tek dil ve tek millet yaratabilmek için Anadolu´daki diğer dil ve etnik kimlikleri öldürmenin yolunu aramış ve bu iş için sekzen yıl boyunca çok yüklü paralar harcamış ve halklarımıza çok zulüm etmiştir. 

Maalesef günümüzdeki iktidar da, yabancılaşmayı etnik eksenden dini eksene kaydırmış ve ülkeyi imamhatipleştirmeye çalışarak etnik kimlikleri inanç yoluyla önemsiz hale getirerek öldürmeye çalışmaktadır.

Şu anda devlet, kendi ideolojisi ekseninde hareket eden Sunni Zaza bölgelerine yatırım yapmakta ve maddi olarak kalkındırmaktadır. Ancak Sunni Zaza insanı maddi yönden kalkındırılırken, bilinçli olarak kendi milli değerlerine yabancı hale sokulmaktadır.

Zaza Dilini ve Zaza milli kimliğini geri plana iterek dine sardırılan Sunni Zazalar, Zaza Dilini yeterince konuşmuyor, korumuyor, Zaza halkının demokratik haklarını ciddi savunmuyor, Zazaca radyo ve tv kanalları için ciddi çaba harcamıyor.

Maalesef bugünkü Sunni Zaza cemaat önderleri, geçmişte Zazaca mevlüt yazan, basan ve cemaatlerinde okuyan, cemaatlerinde Zazaca vaaz veren, konuşan ve dolayısıyla dini hizmeti Zaza Dili´nde veren din alimlerine layık olamıyorlar.

4. SOLCULUĞUN ALEVİ ZAZALARDA YARATTIĞI YABANCILAŞMA

Öteden beri  Dêsim ve diğer Alevi Zaza bölgelerinde yapılan solculuk Zaza patentli değildir. Zaza Kültür ve Zaza Dili´ni öldürme, Zaza halkını yurdundan sürmenin alt yapısını yaratmak gibi faşist özellikleri olan Türkiye solculuğu Zaza halkının dinamikleri ile gelişmemiştir.

Hakikatten faşist özelliklere sahip olan Türkiye solculuğunu, Alevi Zaza bölgelerinde terör estirerek halkımıza dayatanlar Zaza değil, Ermeni, Türk ve Kürt kökenlidirler. Solcu grupların temel amacı, Alevi Zaza halkın yurdunu (Dêsim´i) terk etmesidir. Hedef, Dêsim´in Alevi Zaza halktan temizlenmesidir.

Alevi Zazalar, Sunni devletin Zaza katliam ve soykırımların vermekte olduğu acıdan ötürü Sunni devletle barışık değil, bu devlete tepkilidirler. Solculuğu Zaza bölgelerinde yayan Ermeni, Türk ve Kürt kökenliler, Alevi Zazaları kandırıp kullanmada hep Dêsim 1937/38 Alevi Zaza Soykırımını ve soykırımdan dolayı Alevi Zaza halkının devlete karşı mevcut tepkilerini kullanmaktadırlar. Alevi Zazaların bu humanist davranışını, Ermeni kilisesi ve siyasi örgütleri suistimal ederek Alevi Zazaları ermenileştirme propagandasına dönüştürdüler. 

Bu gruplar, Alevi Zaza halkını hep devlete karşı kışkırtmaktadır. İstanbul gibi büyük kentlere ve Avrupa´ya terörle göç ettirilen Alevi Zazalar, oralarda kendi kuyusunu kazan güçler için yürüyüş yapmaktadırlar.

Hırant Dink´in öldürülmesi sonrası sokaklarda, „Hepimiz Hırant Dinkiz!“, diye bağıranların ezici çoğunluğu Alevi Zaza kesimdi.

2013 yılında terör örgütlerinin iç çelişkileri neticesinde Fransa´da üç bayan öldürüldü. Anadolu ve Avrupa´da bu katliamı protesto etmek için yürüyüşe katılanların gene çoğunluğu Dêsim kökenli Alevi Zazalardı. Gene Alevi Zazalar, humanist olarak bu insanların öldürülmesini protesto ederken Kürt milliyetçiliği tarafından kullanıldılar. 

İktidardan düşen kemalistler, mevcut iktidarı zayıflatmak amacıyla 2013 Gezi olaylarında solcu ve demokrat kılığına girerek Alevi Zaza halkı hükümete karşı kışkırtarak kullandılar.

Kendi halkını inkar edecek kadar Zaza Dili ve kültürüne yabancılaştırılan bu kesim devletten, 1937/38 Soykırımının kesin bir dille yargılanmasını ve bu soykırım nedeniyle halkımızda oluşan maddi ve manevi mağdurlaşmanın telafisini Taksim´de yürüyüş yaparak istemedi, istemiyor. Kemalistler, Ermeniler ve Kürtler için sokaklara dökülen bu kesim devletten, Zazaca eğitim yapan okul, Zazaca yayın yapan radyo ve televizyon istemedi, istemiyor.

Kendi değerlerine karşı derin yabancılaşmanın oluşturduğu bu ruh hali trajik ve komiktir.  

Öteden beri Alevi Zazalar, Ermeni, Türk ve Kürt solcu şefler tarafından çanta taşıyıcı ve yem olarak kullanılmaktadırlar. Çünkü bugüne kadar hiç bir solcu örgüt, bir Zaza tarafından kurulup  yönetilmedi. Bugün de hiç bir solcu örgütün şefi Zaza değildir.

Çünkü Türk, Kürt ve Ermeni siyasetçi ve örgütlerinin, ‘okur-yazar‘ ve dolayısıyla “Dersimliler (Alevi Zazalar) çok aydındır.“, propagandası, Alevi Zazalarda milli bilincin gelişmesini hep engellemiştir.

Doğrusu bu pofpoflama propagandasının da etkisiyle Zazalığını inkar etmeye çalışan bu kesim aydın değildir. Çünkü aydın insan içinden çıktığı kabuğu inkar edemez. Kendi dil ve kültürlerine yabancılaşan birçok Alevi Zaza doktor, öğretmen, profesör, gazateci, yazar v.s. nin, yabancılar tarafından yapılan “Dersimliler (Alevi Zazalar) çok aydındır.“, pofpoflaması neticesinde ayakları yere basamaz olmuştur. Bu ruh hali, aydın insanın ruh hali değildir. Öyle ki bu kesim kendi realitesinden o kadar uzaklaşmış ki, devletin terörü (takip, baskı, hapis, sürgün, öldürme, vs.) zayıflamasına rağmen kendi etnik kimliğini gönüllü inkar etmektedir.

Kendini değerlerini inkar etmek aydın insanın özelliği değildir.

Milli bilinç fakiri ruh haline sokulan bu kesim, çoğu zaman ve ortamlarda sırf Zaza olmamak için sadece Palu ve Bingöl´ü kastederek , “Sünniler Zazadır. Dersim Zaza değildir.“, demektedirler. Mantıksızlık öyle sırıtıyor ki, Sünnilikle sadece Palu ve Bingöl vurgulanıyor, Sunni olan Türk ve Kürtler anılmıyor. Türk ve Kürt halkı bu nahoş tanımın dışında tutuluyor. Kendilerinin ‘aydın dersimliler‘ olduğuna inandırılmış bu kesim, Zaza Milliyetçiliğine amansız karşı çıkarken, Türk Milleti, Ermeni Milleti, Kürt Milleti tanımlamalarını son derece rahat kullanmaktadır.

5. KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİNİN ZAZA HALKINDA  OLUŞTURDUĞU YABANCILAŞMA

Kürt milliyetçiliği de, Zaza halkını kürtleştirmek için Sunni İslamı kullanarak Sunni Zazaları, Kürt milliyetçiliğine çekmektedir. Bu yolla Kürt milliyetçiliği, Sunni Zazaları, Alevi Zazalara yabancılaştırmakta ve kendi siyasi emelleri için kulanmaktadır.

Günümüzde de Sunni Türk devleti ve Kürt örgütleri, Sunnilik temelinde ortak hareket etmektedirler. Amaçları, dini de kullanarak Zaza Halkını bölmek, Zaza değerlerine yabancılaşmasını derinleştirmektir. Bu güçler, geçmişte olduğu gibi bugün de Zaza halkını milli değerlerine yabancı hale sokarak kendi siyasi emelleri için paylaşmak istiyorlar. 

Kürt örgütleri, aşırı Kürt milliyetçisi Veteriner Nuri´nin, Kürtçe Dili´nde “Dersim“ kelimesinin –der hecesinin  kapı ve –sim hecesinin de gümüş anlamına geldiğini ve dolayısıla bu bölgenin hep Kürt olduğu uydurmasını temel alarak Alevi Zaza halkını kürtleştirmeye çalışmaktadırlar.

Kürt örgütleri, 1937/38 Alevi Zaza Soykırımının acısından devlete tepki duyan Alevi Zaza gençliğini kurnazca devlete karşı kışkırtarak Kürt milliyetçiliği için kullanmaktadırlar. Alevi Zaza halkın 1937/38 Alevi Zaza Soykırımını, Kürt Soykırımı yaparak halkımızın acısını sömürmektedirler. Bu örgütler, 1937/38 de yaz sıcağında gömülmeleri haftalarca yasaklanan, dolayısıyla kurtlanan ve kurda kuşa yem olan ölülerimizi kürtleştirmekle hergün yeniden katl etmektedirler.  

Türk faşizminin zulüm ederek Alevi Zazaları nasıl etkisizleştirdiğini gören Kürt milliyetçiliği de sopa kullanarak Dêsime yerleşti ve Alevi Zazaları zorla kürtleştirmede Türk faşizmini örnek aldı. Kürt örgütleri Alevi Zaza halkta korkuyu oturtmak için bir çok insan katl etti, estirdiği terör neticesinde insanlarımız yurdunu terk etti. Kürt, Türk ve solculuk arkasına gizlenmiş Ermeni örgütlerinin terörü arasında kalan Alevi Zaza halk sustu ve boyun eğdi. Zaza Dilini, Alevi Zaza İnancını, Zaza kültürünü savunamaz oldu. Bunun neticesinde yeni doğan Alevi Zaza nesil Zaza Dili ve kültüründen uzaklaştı. Halkına yabancılaştı. 

6. ERMENİ ÖRGÜTLERİNİN ALEVİ ZAZALARI ERMENİLEŞTİRME PROPAGANDALARI 

Anadolu´da Sunni İslam, 1514´ten bu yana Alevi Zaza halkını, rafizi ve kızılbaş olarak damgalayarak İslam´ın dışına itmiştir. Osmanlı, Alevileri, ‘kafir‘ olarak damgaladığı Hıristiyanlardan daha da kafir göstertmek için ana bacı tanımayan kafirden daha kafir anlamında ‘kızılbaş‘ yapmıştır. Bu Anadolu´daki Sunni İslam´ın tarihi hatalarının en büyüklerindendir. Bunun sonucudur ki, solculuk arkasına gizlenmiş Ermeni milliyetçileri rahat bir şekilde Alevi Zazaları kullanabilmektedir. Çünkü Çaldıran´dan bu yana Sunni İslam Anadolu´da, Alevi halka sunnileşmeyi hep dayatmaktadır. Alevilere müstehak görülen katliam ve soykırımmların tek gayesi, bu inanç sahiplerini şiddet kullanarak sunnileştirmektir.

Anadolu´da eğemen güçler (Osmanlı, T.C.), hem Alevi Zazaları, Ermenileri sürekli katliam ve soykırımlardan geçirmiştir. Mağdur Anadolu Ermeni halkıyla ve gene mağdur olan Dêsım ve diğer bölgelerdeki Alevi Zazalar arasında ortak bir kader benzerliği oluşmuştur. Bu kader benzerliğini Sunni İslam yaratmıştır. Bu kader benzerliğini nedeniyledir ki Alevi Zazalar, Ermenilerle iyi komşuluk ilişkileri içinde yaşamışlardır. Ermenilere sempatiyle bakan Alevi Zazalar, 1915´te şartlar el verdiği kadar Ermeni´yi sağsalim Rusya tarafına geçirerek ölümden kurtarmışlardır.

Ancak öyle gözüküyor ki, Alevi Zazaların Ermenilere sempatisi ve tarihi yardımı, besle kargayı oysun gözünü olmuş. Çünkü milliyetçi Ermeni örgütleri, Alevi Zazaların, Ermenilere sempatiyle bakmasını öteden beri Zaza halkını ermenileştirmek üzere kötüye kullanmaktadırlar.

Türkiye´deki Ermeniler, Anadolu´da 1915´ten önceki statülerine kavuşmak istiyorlar. Türkiye Ermeni örgütlerinin bu çabalarını Ermenistan devleti ve dünyadaki tüm ermeni kiliseleri ve örgütleri maddi ve manevi destekliyor.  Ermenilerin, bu hedeflerine kavuşmak için Zazaları sıçrama tahtası yapmak istemeleri kabul edilemez.

Çünkü biz Zazalar, her zaman mazlumdan yana durmuşuzdur. 1915 de mağdur hale sokulan Ermenilerin köylerine, kasabalarına dönmelerine karşı değiliz. Eğer Ermenilerin eski tapuları bana kayıtlı bir tarlaya isabet ediyorsa, uluslararası hukuka göre sahiplerine geri veririm. Problem yaratanlar Zazalar değildir. Problem yaratanlar Türkiye, Ermenistan, Ermeni ve Kürt örgütleridir.

Hep devrim ve solculuktan dem vuran Türkiye Ermeni örgütlerinin, kendilerinden daha mağdur olan Zaza halkına saygı göstermeleri gerekmez mi? 

Doğrusu Ermeni örgütlerinin, Türk devletine ve Kürt örgütlerine değil, sadece mağdur, sahipsiz ve örgütsüz Alevi Zaza halkına gücü yetiyor.

Ermeniler, Dêsım´de solculuk (tikko, partizan, halkın birliği, v.d.) kılıfında yaptıkları milliyetçi çalışmalarında, milli bilince sahip ve güçlü olan Türk ve Kürtleri kullanamıyorlar.

Dêsım´de solculuk (emek partisi, tikko, partizan, halkın birliği, v.d.) kılıfında milliyetçi çalışmalarını yürütmekte olan Ermeni örgütleri, milli bilince ulaşamamış zavallı durumdaki Alevi Zazaları kandırıyorlar. Çünkü Ermeni örgütleri de, 1937/38 Soykırımının Alevi Zaza halka verdiği acıdan ötürü, Alevi Zazaların Sunni devletle barışık olmadığını biliyorlar. Yıllardan beri Ermeni örgütleri de, Kürt örgütleri gibi, 1937/38 Soykırımının acısını işleyerek Alevi Zaza halkı devlete karşı kışkırtıyor ve  kendi siyasi emelleri için kullanıyorlar.

Bir kurt bin koyunun hakkında gelir. Ancak bin koyun bir kurtun hakkında gelemez. Dêsım Alevi Zazalarda da durum budur.

Ermeni kilisesi ve siyasi örgütleri, iyi yetiştirilmiş çok az sayıda kişi tarafından, ezici çoğunluğu oluşturan, ancak siyasi oyunları kavramayan ve Zaza milli bilincinden yoksun olan Alevi Zaza kitlesini, hem Dêsım ve diğer Alevi Zaza bölgelerinde ve hem de Avrupa´da istediği gibi kullanmaktadır.

6.1Der Simon Teorisi 

Erivan´da Prof. Asatriyan´nın geliştirdiği ve ilk olarak resmen internet Hayaistanİnfo´da Sarkis Hatspanian tarafından yayınlanan ‘Der Simon‘ teorisini, daha önce Tavz Net´de “ZAZA YURTSEVERLİĞİ VE ASIMİLASIYON İDEOLOJİLERİ“, yazımda şöyle özetlemiştim:
„Sözde 1604 senesinde Dêsim´de (Dersim) Der Simon adında bir papazın yaşadığı ve bu Der Simon´nun Alevi Zazaların en etkin ocağı olan Kurêsu'ların ulularından olan Hz. Kurês ile arkadaş olduğu ve 1604 senesinde Der Simon´un Ermenilerin çepeçevre İslam tarafindan sarıldığını; bunun üzerine hayatta kalmak için Der Simon´nun Hiristiyan Ermeni cemaatiyle birlikte alevileştiği; Hz. Kurês öldükten sonra Hz. Kurês´in yerine geçtiği ve o gün bu gündür Der Simon ardıllarının Dêsim Alevi Zaza halkına dini hizmet verdiğini propaganda etmektedir. (bak.“Dersim Gizemi“, Sarkis Hatspanian, kaynak: HayastanInfo.net)

Der Simon adında birinin 400 sene önce Dêsim´de yaşadığına dair hiç bir kanıt yoktur. Hz. Kurês, bu teoriyi uyduranların umduğu gibi 400 sene önce yaşamış olan Seyit Mahmut Hayrani değil, çok daha eskidir.

Ermeni milliyetçilerinin bu yalan propagandasında, Kürt milliyetçisi Nuri Dersimi´nin uydurduğuna benzer bir kelime oyunu vardır ki, o da şöyledir:

Der Simon adını birleşik (Dersimon) yazıp arkasındaki iki harfi attığınızda geriye ‘Dersim' kalıyor. Bu şekilde dil bazında da Dêsim´in Ermeniliğinin ispatlanması hedeflenmekdir.

Bu yalan propagandanın diğer bir amacı da Dêsim Alevi Zazalarını, Sunni İslam İtikatine dahil Zazalara karşı kışkırtmak ve onlardan uzak tutmaktır. Bu şekilde tüm Zazalar arasında ortak ayidiyet duygusunun oluşması engellenmeye çalışılmaktadır.“ (bak.“ ZAZA YURTSEVERLİĞİ VE ASİMİLASYONCU PROPAGANDALAR ,Tavz Net)

6.2. 1937/38 Alevi Zaza Soykırımının, Ermeni Milliyetçileri Tarafından  Kullanılması

FDG tarafından, 4 Mayıs 2013 tarihinde Köln´de „Dersim´38 Tertele“ adı altında her kese açık bir açık hava anma toplantısı yapıldı. FDG´nin dağattığı bildiride, 1938 yılında Dêsım´de hunharca yapılan soykırımda öldürülenlerin Alevi Zaza halkı olduğu gerçeği hakkında tek bir kelime yazılmamış.

Aynı etkinlikte M. Keskin´in, İstanbul Zaza Der´den izin almadan Zaza Platforumu adını kullanarak (Çünkü Zaza Platforumu adının copyrightı İst. Zaza Der´e ayittir) hazırlayıp dağattığı bildiride ustaca 1938 Alevi Zaza Soykırımı, Ermeni Soykırımıymış imajı verilerek ifade edilmiş. Bu bildiride Zaza halkının acısı, mağduriyeti değil, Ermeni ve Asurilerin mağduriyeti öne çıkarılmıştır.

Bu toplantıda İ. Seven gibi Asuri ve Ermeni milliyetçileri konuşturulurken, Zaza halkı adına tek bir konuşmacıya yer verilmedi. Konuşmacılar da Zaza halkından söz etmeyerek 1938 Alevi Zaza Soykırımını hiç utanmadan inkar ettiler. Ermeni ve Asuri örgütleri, Alevi Zaza ölülerini, kendi siyasi emelleri için tepe tepe kullandılar.  

6.3. Ermeni Derneği ve İstanbul Patriği

Ermeni Derneği başkanı M. Gültekin; „Dersimlilerin  % 75´i Ermenidir.“ ve ardından TV'de Erkam Tufan ile Analiz programına katılan İstanbul Ermeni patrik genel vekili A. Ateşyan „Dersimlilerin  % 99´i Ermenidir.“, dedi. Bu yalanlara karşı çıkan, Ermeni patriğini ispata davet eden ve dolayısıyla hesap soran bir Alevi Zaza örgütü maalesef yok şu anda. Hiç utanmadan iki tane kurt sahipsiz ve örgütsüz Alevi Zaza halkını ermenileştirebiliyor. Ancak bu iki kurt, Anadolu´da en çok Ermeni kızı, gelini ve karısını alan ve onlardan çocuk yapan Türk ve Kürtlerin % 9´u Ermenidir diyemiyor.

 Avrupa ve Rusya´nın baskısı neticesinde Osmanlı,1878 yılında üst düzey üç Ermeni rahibini, Doğu Anadolu da Ermeni halkın durumunu rapor etmek için memur eder. Bunlardan kıdemli rahip Bogos Natanyan, „Ermenistan´ın Gözyaşı“ adı altında kitaplaştırdığı raporunda: „Dersim´in içinde sadece beş altı bin Ermeni var.“, diye yazmıştır. (bak. „Palu Harput 1878“, A.Yarman, Derlem Yay. İst)

Rahip Natanyan, 1878 yılında, yani 1915 Ermeni Soykırımı yapılmadan 37 yıl evvel „Dersim´in içinde sadece beş altı bin Ermeni var.“, tesbitini yapmış. Bizce de bu rakam doğrudur. Çünkü Dêsım tarıma ve ticarete elverişli değildi. 1878 de Ermeni rahibi böyle yazarken, 2013 yılında rahip Ateşyan „Dersimlilerin  % 99´i Ermenidir.“, iddiasında bulunuyor. Hani 1915 yılında Dêsım de dahil tüm Anadoluda Ermenilerin kökü kazılmıştı. Nasıl oluyor da 2013 yılında Dersimlilerin % 99 u Ermeni oluyor?

Türkiye Ermenileri Derneği başkanı ve sözde Hz. İsa´nın yolunu süren üst düzey rahibin bu tutumları, iki yüzlü ve dolayısıyla yalancı olduğunun ispatı değil midir? 

Ermeni davasının böyle subversiv savunulması doğru mudur?

Zaza halkı er geç uyanacaktır. Böyle gayri ciddi kişilerin, Dêsım´i ve dolayısıyla Alevi Zaza halkını, Ermeni milliyetçiliği için sıçrama tahtası olarak kullanmaları, gelecekte Ermeni/Zaza dostluğuna zarar vermez mi?

Ermeni  örgütleri, Zaza halkını tanımıyor, Zaza halkının varlığını kabul etmiyor. Alevi ve Sunni Zazalar arasındaki yabancılaşmanın derinleşmesinie çalışıyorlar. Amaçları Alevi Zazaların, Sunni Zazalara yaklaşmalarını ve ulusal düzeyde birlik oluşturmalarını engellemektir.

Dêsım´de solculuk (emek partisi, tikko, partizan, halkın birliği, v.d.) kılıfında çalışan milliyetçi Ermeniler, ‘Sunni‘ ve ‘Şafi‘ kavramlarını, Zazaların birbirine yabancılaşması için çok etkili ağız propagandasına dönüştürmüşlerdir: „Haşşa! Biz Dersimliler Zaza değiliz. Zazalar Palu, Elazıg ve Bingöl´deki Sunni ve şafilerdir. Onlar tilki eti yiyor. Onlar Hz. Hüseyin´in katili olan yezitlerdir. Muaviye soyudur. Nahlet olsun! …

Zaza halkına bu hakaretleri yapanlar, kendilerinin devrimci, solcu, sosyalist v.s. olduklarını idiia ediyorlar.

Doğrusu Anadolu´da Alevi Zazalar dışında Ermenileri anlayan, onların davalarını kendi davaları gibi savunan ve İslam Camiasına dahil başka bir halk yoktur.

Ermenistan ve Türkiye Ermeni örgütleri, Alevi Zaza halkını, siyasi emelleri için kullanmaktan vazgeçmelidirler.

Zaza halkının varlığını her ortamda kabul etmeldirler.

Alevi Zaza kılığına girip, Zazaları birbirine kışkırtmaktan, Truva Atının içindeki militan gibi Zaza halkının içini oymaktan vaz geçmelidirler.

Ermeni Örgütleri, Zaza halkını kullanarak subversiv çalışmaktan vazgeçmelidirler. Böyle sinsi çalışmaları, uzun vadede Ermeni onurunu zedeleyebilir. Kendi davalarını dobra dobra savunmaları en doğrusudur. 

7. ALEVİ ÖRGÜTLERİNİN ZAZALARDA YARATTIĞI YABANCILAŞMA

Hacı Bektaş Tekkesi ve Alevi Örgütleri de, Zaza yabancılaşmasında çok aktif bir rol oynamaktadır. 1920 senesinde H.B.Tekkesi, mal varlığını kemalistlere peşkeş çekmişti. Bugün de Alevilik kemalistler tarafından kontrol edilerek Kemalizm için çalıştırılmaktadır.

Devletin kemalist kanadının denetimindeki H.B.T. ve Alevi örgütleri, Zaza aydınlanmasının Alevileri bölme olduğunu, Alevileri böldürmemek gerekçesiyle Zaza kimliğine ve Zaza diline karşı çıkıyorlar. Genel olarak Alevi derneklerinin üye çoğunluğunu Alevi Zazalar oluşturmaktadır. Buna rağmen hiç bir Alevi derneğinde Zaza kültürü işlenmiyor. Zaza Dili konuşulmuyor ve konuşulması teşvik edilmiyor. Tersine bu derneklerin yönetimleri, Zaza dili ve kültürüne „Hepimiz Türkçe anlıyoruz.“, gibi ucuz bahanelerle karşı çıkıyor.

Alevi örgütlerinin, Zaza Dili´nin zayıflatılmasında büyük payı vardır. Bunlar tarafından, „Biz 72 milleti bir biliriz.” sloganı, Zaza halkını inkar etmek için kullanılmaktadır.

Alevi örgütleri, dernekler bünyesinde Türkçe kursları açtırarak, Hz. Ali, Hz. Hüseyin ve Kerbala´yı kullanarak Zaza olan Alevileri türkleştirmektedir. Mesela Almanya´nın Duisburg şehrinde iki tane Alevi derneği var. Bu dernekler, Dêsim Zazalarını derneklerine çekerek, türkleştirdi. Dernek yönetimleri açılışından beri bu derneklerde Zazaca konuşulmasını bilinçli olarak horlandı, ayıp hale getirdi. Duisburg´da on sene önceye kadar aşkla tertemiz Zazaca sohbet eden köylülerimin çoğu (yaşlı kesim), bugün Alevi derneklerinin de negativ etkisi sonucu son derece cılız ve bozuk Türkçe konuşmaya şartlandırılmış durumdadırlar. Hz. Ali, Hz. Hüseyin ve Kerbala, türkleştirmeye alet edilmektedir.

Devlet böyle istediği içindir ki, tüm Alevi yayınları, radyo ve tv proğramlarında bilinçli olarak Zazaca´ya yer verilmemektedir. Halbuki bu yayınlar, Alevi Zazaların da yaptıkları bağış ve ayidatlar sayesinde finanse edilmektedir. Mesela Tunceli´inde halkın % 90 nı Zazaca konuşmasına rağmen on sene evvel açılan cem evinde bugüne kadar sadece iki defa Zazaca cem tutulmuştur.

Alevi örgütleri ve dernekleri her fırsatta Alevi Zazaların, Sunni Zazalara yaklaşmasını nahoş ağız propagandalarıyla engellemektedirler. Mesela Sunni Türke kötü laf (Yezit, Muaviye dölü, v.s.) dedirtmeyen Alevi örgütleri, Sunni Zazaya bu nahoş ve maddi temeli olmayan sıfatları yakıştırarak Alevi Zazanın, Sunni Zazaya yaklaşmamasını ve daha da yabancılaşmasına çalışmaktadırlar.

Devletin kemalist kanadı ve bu kanadı terör ve şiddet kullanarak koruyan generaller, birkaç sene önce Sunniler üzerindeki kontrölünü kaybetti. Kemalistler iktidardan düştü. En son Gezi Parkında görüldüğü gibi kemalistlerin sokaklara sürdüğü insanların çoğunluğu İstanbul´a göç etmiş olan Alevi Zazalardı. Kemalistler, bunları halihazırdaki iktidara karşı kullanmaya çalışıyor.

Alevi Zaza Soykırımını ve birçok Alevi katliamını yapan kemalistler, bilinçli olarak K. Kılıçdaroğlu´nu 70 000 Alevi Zazanın katili partinin başkanlığına getirdiler. Ne yazık ki, Kılıçdaroğlu´na, umut olarak bakan Alevi Zazalar, Kılıçdaroğlu´na destek verirken, hakikatten nine ve dedelerinin celatlarına destek vermiş oluyorlar.

Sene 2013 ve 1938 Soykırımının mimarı kemalist partinin genel başkanı ve bu partiden olan Dêsim milletvekilleri Zazadırlar. Ve bunlar Dêsim Alevi Zaza halkını ve bu halkın dilini, kültürünü, inancını korumak için hiç birşey yapmıyorlar. Bu şahıslar, Aleviliği kendilerine etnik kimlik yapmakla, hem kendilerini ve hem de Zaza halkını inkar ediyorlar.

 İçinde Hz. Ali ve Hz. Hüseyin aşkı taşıyan Alevi, vicdan sahibi olan Alevidir. Hz. Ali ve Hz. Hüseyin aşkı taşıyan Alevi, mağdurdan ve düşürülmüşten yana olan Alevidir. Alevi örgütleri, eğer Hz. Hüseyin´nin yolunu sürmek istiyorlarsa, Türk milliyetçiliğinin ve dolayısıyla türkleştirmenin aleti olmamalıdırlar.

Alevi Zaza halkı, eğemenler tarafından çok mağdur hale sokulmuştur. Hep fakir, fukara, kimsesiz, mağdurdan yana olduklarını savunan Alevi örgütlerinin, Alevi Zaza halkının varlığını; 1937/38 Dersim katliamı değil, Alevi Zaza Soykırımı olarak kabul etmesi ve derneklerinde Zazaca kursları açması gerekir. Aksinde inandırıcı olmaktan her geçen gün uzaklaşmış olacaklardır.

8. KILIK KIYAFET DEĞİL, ZİHNİYET DEĞİŞMELİDİR

Maalesef Türkiye bugüne kadar çağdaş olamadı. Günümüzde de Türkiye´de iktidar olan (eğemen) mezhep Sunniliktir. Devleti yönetenler, diğer din ve mezheplere saygı göstermiyor. Devletin başı, cemevlerini çümbüş yeri olarak aşağılıyor. Böyle olunca Anadolu halkları da birbirlerinin inançlarına saygı göstermiyor. Önyargının yerini saygı almadıkça, biribirine yabancı olan Anadolu insanı biribirine hep yabancı kalacaktır. Maalesef zihniyette bir değişiklik yoktur. Devletin amacı yabancılaşmayı azaltmak veya önüne geçmek değil, tersine birbirine karşı saygısızlık temelinde yabancılaşmayı sürdürmektir.

Devlet, Türkiye´de demokrasiden yana olmakta samimiyse, demokratik bir anayasa yapmalıdır.

Zazanın rahatça Zaza olduğunu; Ermeninin rahatça Ermeni olduğunu; ateistin rahatça ateist olduğunu söyleyebilmesi için zemin hazırlayabilen aydınlanma proğramları geliştirmesi gerekir.

Mesela devletin birçok radyo ve televizyon kanalı var. Şu andaki iktidar iyi niyetli olsa, medyasını kullanarak, Anadolu halklarını tarafsız bir şekilde bilgilendirebilir.

Devlet, diğer dillerin yanı sıra Zaza halkının da kendini ifade edebilmesi için Zazaca yayın yapan radyo ve tv kanalları açtığı zaman ancak reform yapmakta samimi olduğunu ispatlamış olur.

Devlet, gayri ciddi olan seçmeli ders uygulamasından vazgeçmeli ve Zazaca, Kürtçe, Çerkezce gibi dillerde (bu dillerde ihtiyaç duyulan bölgelerde) eğitim dili uygulamasına geçmelidir.

Ancak Anadolu halklarının bu temel özlemleri yerine getirildiğinde, devletin dil ve kültürlerimize saygılı davrandığını kabul edebiliriz.  

Kılık kıyafet değil, zihniyet değişmelidir


Paylaş